Günün Sözü:

Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, yanlışınız çok demektir.

Cemal Süreyya Neden Cemal Süreya Oldu?


Bugüne kadar hiç böyle bir şey duymamıştım.Kısmet bugüneymiş.Bugün dersanede öğrenmi oldum.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'nda grupları anlatan öğretmenimiz Cemal Süreyya'nında içinde yer aldığı grubu anlatırken "Neden Cemal Süreyya değilde Cemal Süreya?" dedi.Tabi kimseden çıt yok.Aslında öyle çok şatafatlı bir hikayeside yok; ama merak edilir belki.Böyle bir soru karşısında herkes merak etti.Öğretmende kısacık bir şekilde bütün olayı anlattı.

Sezai Karakoç ve Cemal Süreya aynı kadına aşık olurlar.Bunun üzerine iddiaya girerler.Sezai Karkoç karşılığında ne vermiş bilmiyorum; ama Cemal Süreya takma soyadından bir harfi ortaya koymuş.Demiş ki" Eğer ben kaybedersem Süreyya'yı Süreya olarak değiştireceğim."Başlamışlar aşık oldukları kadını tavlama çalışmalarına; ama kazanan Sezai Karkoç olmuş.Bunun üzerine Cemal Süreya'da sözünde durarak "y" harfini Süreya'dan çıkartmış.

İşte olay bundan ibaret.Beğenen alır; beğenmeyen şansına küssün.Çünkü 30 saniyesi burada harcandı....

BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Buluş İle İcatın Farkı

Bugüne kadar aralarında bir fark olduğunu hiç düşünmemiştim.Ama varmış!...

Malum artık lisede son yılım.O yüzden birkaç gündür dersanem başlamış bulunuyor.Dersanemize bu yıl gelen hatta daha geleli -bugün öğrendim- 1 hafta bile olmamış bir Felsefe öğretmenimiz var.Çok kıyak biri denilir ya işte o hesap.Şimdiye kadar bize 2 ders girdi;ama sanki yıllardır berabermişiz hissi oluştu.Neredeyse adım başı bir yeni bilgi fırlıyor ağzından.Bugünde ardarda fırlayan bilgilerin arasından birisini daha önce defalarca kullanmama rağmen hiç düşünmediğimi fark ettim.

Buluş ve icat...

Öğrenmenin yeri ve zamanı yok.Belki bir çoğunuz bunu yeni mi öğrendin diyebilir;ama evet ben yeni öğrendim.Ayıp olan şeyin öğrenmemek olduğda ortada yani daha önce bilmiyor olmamın da bir önemi yok.Neyse gelelim sadede.

Buluş, doğada zaten var olan bir şeyi ortaya çıkartmak anlamına geliyormuş; icatsa olmayan bir şeyi mucit tarafından yapılması anlamındaymış.Öğrenmiş olduk :)


Duruşmalar-Necdet Sevinç

Son okuduğum kitaplardan birisi.Oldukça hoşuma gittiği noktaları da vardı; belki de bize yanlış öğretildiği için bazı noktalarda hassasiyet damarlarımın kabardığını fark ettiğim noktalarda.Ama nihayetinde oldukça derinlemesine bilgi sahibi olmadıktan sonra bu şekilde yaklaşmanın da iyi bir şey olmadığını düşünüyorum.

Kitapta hem Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın hem de Timur'un ayrı ayrı yargılamaları yapılıyor.Mahkeme başkanı Oğuzhan, üyeleri Alparslan Gazi ve Bilgehan, Türk Devletleri ve Türk İmparatorlukları Başsavcısı.Arka fonda mehter müziği çalıyor.Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı aynı zamanda bütün Türklerin bayrağı;altındaysa 16 Büyük Türk İmparatorluğu'nun bayrakları var.

Merzifonlu'nun yargılanması konusunda hiç bir hata yok.Tarih önünde aklanmış bir vezir-i azam.Ağzından verilen mesajlar oldukça güzel.Hakkında ki bütün iddialar tek tek çürütülmüş.

Timur'un yargılanması'da kötü değil.Lakin Osmanlı İmparatorluğu'nun ardılı olduğumuz için olsa gerek biraz ön yargılı yaklaştığım kesin.Ama onun ağzından da oldukça güzel mesajlar verilmiş.Özellikle yakıp yıktığı şehirleri neden yakıp yıktığı konusu üzerinde durulmuş.Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı Ankara Savaşı'da masaya yatırılmış.Yıldırım Bayezid'e yaptığı iddia edilen zulümler çürütülmüş.

Kısacası her Türk gencinin okuması gereken kitaplardan birisi.Aslında bize küçük gösterilenlerin ne kadar büyük olduklarını ortaya koyan bir kitap.Herkese tavsiye ederim.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Piyemonte Krallığı

Bu gecenin konusu da Piyemonte Krallığı.Her ne kadar ben Piyomonte diye biliyor olsamda adı Piyemonte'ymiş.Ne zaman ve nasıl not aldığıma dair hiç bir bilgi kalmamış aklımda; ama araştırmak için not aldığım ortada.Bende her zamanki gibi araştırdım :)

Piyemonte Krallığı ya da diğer adıyla Sardunya Krallığı.Sardunya, Sicilya, Avrupa'nın güney kesimleri ve İtalya üzerinde kurulmuş bir krallıktır.Gücü kuvveti yerindeyken Osmanlı İmpratorluğu, İngiltere, Fransa ittifakının yanında Rusya'ya karşı Kırım Savaşı'na katılmıştır.Bu sayede Fransa'yı yanına çekmiştir.Tek bşaına İtalya'daki bölgleri bir bayrak altında toplayamayacağı için Fransa'dan yardım istemiştir.Çünkü İtalya'daki bölgeleri bir bayrak altında toplamak için önce Avusturyalıları ülkeden atmak gerekiyordu.1859'da yapılan savaşta Avusturyalılar mağlup edildi.Böylece İtalyan sityasi birliğine giden yolun önünde hiç bir engel kalmadı ve 11 yıl gibi bir sürenin sonunda yani 1870 yılında İtalya siyasi birliği sağlandı.Roma'da yeni başkent ilan edildi.Böylece Piyemonte diyede bir Krallık kalmadı.

Taki 1948 yılına kadar....

1948 Anayasası sayesinde özerkliğini kazanmıştır.Başkenti Torino'dur. Yaklaşık 4,3 milyon nüfusa sahiptir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Blog Yazılarına Kolay Ulaşım-2

3-13 Ağustos 2010



Orucun Fazileti ve Merak Edilenler-1

Malumunuz olduğu üzre Ramazan atı içerisindeyiz.Bu ayın Müslümanlar için tüm yılın geriye kalan aylarından daha hayırlı ve daha önemli olduğu ortada.Nu ayda İslam'ın 5 esasından biri olan Oruç'un farz ibadet olarak yerine getirildiği aydır.Bunun yanında Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı içerisinde bin aydan daha hayırlı bir gecenin yani Kadir Gecesi'nin bulunduğu bir aydır.Bu yazımızda da BlogmaBlogcuk olarak Oruç üzerinde duracağız.

Yılın çeşitli zamanlarında da tutlabilen oruç Ramazan ayında Müslüman, akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına herhangibir engeli olmayan herkese farzdır.Bu ay maddi yönden daha çok manevi yönde terbiyenin alındığı aydır.Kişi sabretmesini, şükretmesini, açlık ve susuzluk çekenlerin hallerini bu mübarek ayda Oruç sayesinde daha iyi anlar.Ancak oruç tutmamızda ki en büyük sebep Takva'ya erişmemizi sağlamaktadır.Nitekim Bakara: 2/183–184'te:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız ve takvaya erişmeniz için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı (…)”

şeklinde dile getirilmiştir.Bunun yanında oruç insanın bedeninin zekatıdır.Nasıl ki sadaka ve zekat günahlarımızdan temizliyor, insanı yüceltiyorsa oruçta insanı günahlarından arındırır ve nefsini hakimiyet altına almasını sağlar.Böylece Allah(c.c)'ın ipine tutunmuş olur.

Kısacası oruçun faydaları:
  • Ahlakımızı güzelleştirir:
"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Alalh onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.(Buhari, Savm, 8)

  • Kötülüklerden korur:
"Ey iman edenler!Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinizede oruç farz kılındı, ta ki korunasınız."(Bakara, 183)

  • Merhamet duygularını geliştirir:
"Eğer ben tok olursam, açların halini anlayamam, yoksulları gereği gibi düşünemem."(Aliyyü'l-Kâri, Mirkâtü'l-Mefatih, C.2, s.492)

  • Sağlığı korur:
"Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz."(Keşfü'l-Hafa, C.2, s.33)

  • Nimetlerin kıymetlerini öğrenirsiniz:
"And olsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) arttırırım."(İbrahim, 7)

  • Sabırlı olmayı öğretir.

Oruç sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır.

Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır.Oruçludan beklenen budur.

Peygamber efendimiz(s.a.v) kudsi bir hadisinde "oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm." buyurmuştur.Oruç büyük bir sabır ve fedakarlık sonucu yerine getirilen bir ibadet olduğu için, karşılığıda ona göre kat kat fazlasıyla verilecektir.Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrılan, "Reyyan" kapısından cennete gireceklerini Peygamber Efendimiz(s.a.v) açıklamıştır.

Nasturi Ayaklanması

Tarih merakımdan olsa gerek blogumdaki bir kısım yazılar gibi bu yazımda bir parçayı okurken denk geldiğim "Nasturi İsyanı" sanucu ortaya çıktı.Bende araştırdım, soruşturdum, nedir bu iş dedim ve sonucunda her zamanki gibi buldum :D

Aslında gülmeme bakmayın; zira en başta Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir başkaldırı hareketi, onun yanında asıl önemini ilk olmasından alıyor.Neyin ilki?Türkiye Cumhuriyeti'nde çıkarılan hem Kürt Kökenli hem de genel isyanların ilki.

İsyan İngilizlerin, Nasturi aşiretini desteklemesiyle çıkıyor.İsyan öncesi bölgede huzursuzluklar olunca Hakkari Valisi Halil Rıfat bölgeyi teftişe gidiyor.Yolda Nasturi aşiretinin baskını sonucu esir alınıyor.Olay sırasında İl Jandarma Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey ve 3 er şehit oluyor.İsyan böylece başlıyor.

Nasturilerin zaten sicil kötü.1. Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı Devleti'ne karşı Rusların yanında şavaşmışlar.Şimdide İngilizlerin Musul'u alma planlarına  maşalık ediyorlar.

T.C, İngilizlerle savaşı dahi göze alarak 7. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Paşa -soyadı daha sonra Eğilmez olacak- 14 Ağustos 1924'te Bakanlar Kurulu kararıyla isyanı bastırmakla görevlendiriliyor.O sırada Diyarbakır'da konuşlanmış durumda olan 7. Kolordu hemen hazırlıkları yaptı, acemi erlerinin çokluğu sebebiyle asker takviyesi yapıldı.İsyan bütün bunlar olurken Çal, Dramar, Çölemerik güneyi ve Beytülşebap'a yayılmıştı.

Kaçırılan Vali Irak'taki Umadiye Hükümeti'ne götürülürken bölgedeki etkili isimlerin araya girmesi sebebiyle kurtarılmıştır.Ancak bölgenin durumu sebebiyle Nasturi Aşireti'ne karşı saldırı yapılması karar verilmiştir.Çünkü 3000'i içerde olmak üzere 7500 Nasturi süvarisi mevcuttur.11 Eylül günü silahlı mücadele başlar.Mücadeleye bölgedeki bazı aşiretlerdende destek verilir.Özellikle isyanın bastırılması için başta Simko diye tanınan Şikak Aşireti başkanı İsmail Ağa ile çeşitli Kürt aşiretleriyle irtibat kuruldu.

İsyan sırasında Irak sınırı belli olmadığı için İngiliz uçakları istedikleri noktaya kadar ilerleyerek gözlem yapmışlardır.Bir süre sonra Türk Ordusu iler aralarında çatışmalarda başlamıştır. İzmir'den de 8 uçak getirilerek ve sınıra yığınak yapılarak İngilizlerin saldırısına karşı Musul'u işgalde hedeflenmiş; ancak bu gerçekleştirlmemiştir.

İngilizler tarafından 2 gün daha dayanın bizde Türkiye'ye savaş açacağız ve başka devletlerde yardım edecek diyerek kandırdıkları Nasturilerin çıkardığı isyan kesin olarak 28 Eylül 1924'te son bulmuştur.Az sayıda sağ kalan ve esir düşmeyen Nasturiler ise İngiliz mandası altındaki Irak'a sığınmışlardır.

Bu isyandan sonra 1925 yılında Siirt, Sason ve Silvan bölgelerinde Raçkotan ve Raman İsyanı, Hakkari bölgesinde Şemdinli İsyanı, yine Siirt bölgesinde Sason İsyanı vuku bulmuştur.Bütün bunların neticesi olarakya Şeyh Sait ayaklanması ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak diğer isyanların çıkmasında etkili olmuştur.İngilizlerin Musul üzerindeki planlarının açık olarak ortaya çıkarmıştır.T.C.'nin bütünlüğünü ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur.Dış tahriklerin Düneydoğu ve Doğu'daki etkisini gözler önüne sermiştir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Günün Kelimesi:Zeberced

Bir sarayın ya da bir kılıcın yapısında vardı sanki bu.Şimdi tam hatırlayamadım; ama ne olduğunu bilmediğim için kenara köşeye not aldığım şeylerden birisi.Haliyle araştırdım ve her zamanki gibi sonuçları blogumda paylaştım :)

Madencilikle ilgili bir terim olarak karşımıza çıkıyor.Sonunun "t" olarakta "d" olarakta yazıldığı yerler var.Ben "zeberced" diye not aldığım için başlığada öyle yazdım.Minerolojide ki adı ise "krizotil"dir.Zümrüt'e benzer; ancak onun kadar değerli değildir.Olivinin saydam, sarı veya açık renkli bir türüdür.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.



Ramazan Ayının Önemi-1


Ramazan ayının, rahmet ve bereket ayının ilk gününün içerisindeyiz.Ben bu yazıyı yazarken bulunduğum yerde iftara daha 6 saat var.Ancak Allah(c.c) -inşallah- dayanma gücü verecektir.Bende bütün ayların en hayırlısına girdiğimize göre "Nedir bu ayın önemi/fazileti?" diyerek bir araştırma yaptım.Tahmin edersinizki büyük bir bilgi elde ettim.

İşte Ramazan ayının önemi/fazileti nedir? sorusunun yanıtları:

1)Selman-ı Farisi Radiyallâhu Anh anlatıyor:

Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Şaban ayının son gününde bize okuduğu bir hutbede şöyle buyurdu: 

"Ey insanlar, büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınıza geldi.
Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır.
Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazları meşru kıldı.
Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.
Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir.
Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay mü’minlerin rızkını arttıracak aydır.
Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden azat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.
Ashab-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler: 
Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.
Bu ayda her kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse Allah onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı kılarsınız, diğer ikisinden ise hiçbir vakitte ayrı kalamazsınız.
Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, Kelime i Şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir. 
Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diğeri Cehennemden Allah’a sığınmaktır.
Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir." (et-Tergib ve’t-Terhib, 2:94-95)

2)Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
 

"Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin azgınları zincire vurularak bağlanır. Cehennemin kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları ise sonuna kadar açılır, hiçbirisi kapalı tutulmaz.
Her Müslümanın kalbinde hissettiği bir ses yükselir: 
Ey iyiliklere istekli olanlar, hayra yönelin!
Ey kötülüğe arzu duyanlar, kendinizi tutun! 
Allah’ın bu gece Cehennemden kurtardığı pek çok kimseler olacaktır. Bu hal Ramazan’ın bütün gecelerinde tekrarlanır." (Buhari, Savm: 5; Bed’ü’l-Halk: 11; Müslim, Sıyâm: 2; Nesâi, Sıyam: 5)

Bu konu hakkında ki paylaşımlarımızı Ramazan ayı boyunca devam edecek; ancak hem uzatarak sizi sıkmak hem de birden fazla konuyu bir arada vererek aklınızı karıştırmak istemedim.




Yukarıda Selam-ı Farisi(r.a) ve Ebu Hüreyre(r.a)'tan rivayet edilen her iki Hadis-i Şerif'te de Ramazan ayının önemine dikkat çekilmektedir.Bu ayın rahmet ve bağışlanma ayı olduğu belirtilmektedir.Bu ayda yapılacak olan ibadetlerin en küçüğünün başka bir ayda yapılacak olan bir farz ibadet kadar sevab kazandıracağı; bir farz ibadetin ise kat ve kat daha fazla sevapla mükafatlandırılacağı belirtilmektedir.Ayrıca bu ayda Allah(c.c) nice kullarını Cehennem'den kurtarmaktadır.Bunun içindir ki bu ayda bol bol Allah(c.c)'a ibadet edilmeli ve Allah(c.c)'tan af dilenerek tövbe edilmelidir.




3)Ebu Said el-Hudrî Radiyallâhu Anhın rivayetine göre, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki, Ramazan ayı ümmetimin ayıdır. İçlerinden hastalananlar olur, onu ziyaret ederler.

Bir Müslüman yalan söylemeden ve gıybet yapmadan oruç tutar, iftarını helal rızıkla yapar, farzları gözetip karanlıkta yatsı ve sabah namazına (camilere) giderse, yılanın derisini değiştirip çıkardığı gibi günahlarından kurtulup çıkar."(et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:442)


4)Ebu Said el-Hudri Radiyallâhu Anhtan rivayetle Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
 
“Kim Ramazan ayında oruç tutar, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınarak orucun hakkını verirse, korunması gerekenlerden de korunursa önceki günahlarından arınmış olur.” (Beyhaki, 4:304)

Ebu Said el-Hudrî(r.a)'dan rivayet edilen yukarıda ki her iki Hadis-i Şerif'te de Ramazan'ın bir bağışlanma ayı olduğuna dikkat çekilmiştir.Bu ayda bol bol ibadet edilmesi istenmiştir.




-Devam Edecek-


Hoşgeldin Ey Ramazan

Allah(c.c) şükürler olsunki bu yılda Ramazan'ı görmeyi bizlere nasip etti.Benim bulunduüum yer İzmir ili sınırları içerisinde olduğu için daha Ramazan'ın ilk dakikalarındayım; ama ülkemizin Doğu'su sanırım 2. saatine yaklaşıyor.

Yapılan her iyiliğin, ibadetin katmer katmer fazlasıyla verildiği bu ayda ve bu ayın sonunda Allah(c.c) bizleri günahlarından inşallah arınmış eylesin.Daha nice Ramazanları görmeyi bizlere nasip etsin.Oruç tutan kardeşlerimize dayanma gücü versin.Sağlık problemleri sebebiyle tutamayan kardeşlerimize bir an önce sağlık nasip eylesin.Oruç tutmayan kardeşlerimize oruç tutmayı nasip eylesin.Dualarımızı Allah(c.c) kabul eylesin.

Amin.

Vasvar Antlaşması


Vasvar Antlaşması'nın  Osmanlıca orjinal metni
Okuduğum bir kitapta adı geçiyordu.Daha önce bir kaç defa duyduğumu hatır gibiydim; ama tam olarak ne olduğunu hatırlamıyordum.Bende internet ne güne duruyor araştırayım dedim.İşte sonuç:

Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Devleti arasında 4. Mehmet dönemin de imzalanmış Osmalı lihine bir anlaşmadır.Avusturya'nn 1658'de Eflak,Boğdan ve Erdel Beylikleri'ni Osmanlı İmparatorluğu'na karlı kışkırtması sonucu bu beylikler Osmanlı Devleti'ne isyan ettiler.Bunun üzerine 1658-1664 yılları boyunca süren Osmanlı-Avusturya Savaşları başlamıştır.Dönemim Vezir-i Azam'ı Köprülü Mehmet Paşa tarafından isyanların tamamı bastırılmıştır.Ne varki 1661 yılında vefat etmiş yeni Vezir'i Azam ise oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa olmuştur.

Allah'ın, O'na Girit Fethi'ni de nasip ettiği Paşa bu savaşta da oldukça iyi işler başarmıştır.Savaşın sonlarına doğru yani 1663 yılında Uyvar Kalesi fethedilmiştir.Savaş 1 yıl daha devam etmiş.Osmanlı İmparatorluğu'nun üst üste kazandığı başarılar sonucu 1664 yılında Papa'nın Avusturya Arşidükü'ne uyarısıyla sona ermiştir.

Bu tarihten sonra Avusturya Başbakanı Duc de Sagan, Macaristan'da bulunan Osmanlı ordusunun başkomutanı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'ya bir mektupla başvurarak elçi olarak Osmanlı ordusunda bulunan Simon Reninger'in görüşmeler için murahhas atandığını bildirmiştir.10 Ağustos 1664'te Szentgotthárd ile Eisenburg arasındaki Çakani'de (Cskany) taraflar antlaşmayı imzalamışlardır.

Sadrazam tarafından onaylanan antlaşma Avusturya Arşidükü'ne yollanmıştır.Osmanlı İmparatorluğu'nun antlaşma resmileşene kadar serbest davranması maddesi sebebiyle antlaşma kısa sürede imzalanmıştır.10 maddeden oluşan Vasvar Antlaşması'nın maddeleri şöyledir:

1) Osmanlılar tarafından zapt edilen Uyvar ve Neograd kaleleriyle etrafındaki palangalar Osmanlılarda,
2) Sceckelbyd Kalesi Avusturya'da kalacaktı,
3) İki taraf askerleri de Erdel'den çekilecekti,
4) Erdel kralları, Avusturya topraklarına tecavüz etmeyecekti.
5) Yıkılan Zerinva veya Yeni Kale tekrar yapılmayacaktı,
6) İki taraf da akın ve çeteciliğe son verecekti,
7) Antlaşma yirmi yıllıktı,
8) Dostluk nişânesi olarak, İmparator, Sultana 240.000 filorin kıymetinde hediye takdim edecekti,
9) Sultan da, büyükelçiyle, İmparatora münasip bir hediye gönderecekti,
10) Önceki antlaşmaların bozulmayan esaslarına yeniden riayet edilecekti. 

Bu antlaşma sayesinde Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Devleti'ne bir kez daha üstünlüğünü kabul ettirmiştir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

İnternetten Para Kazanmanın Yeni Adı: WebsiteTester -Hiçbir şey yapmanıza gerek yok-


Evet yanlış duymadınız şimdiye kadar gördüğüm en ilginç para kazandıran site.Bugüne kadar onlarca yöntem ve teknik görmeme rağmen az önce görüpte hoşuma giden sistem: WebsiteTester.

Anladığım kadarıyla sistemin amacı şu dünyada kaç bilgisayar kullanıcısı var.Her şey ücretsiz.Ücretsiz üyelik, ücretsiz giriş.Üstelik hiç bir şey yapmasanız bile para kazanıyorsunuz.Hatta sizden sonra sisteme üye olan herkesten dahi para kazanıyorsunuz.En son anket Temmuz ayında yapılmış ve sonuçlar Eylül'de açıklanacak;anladığım kadarıyla yeni ankette o zaman yayınlanacak.

Sistemden para kazanmak ikiye ayrılıyor.Şöyleki birinci yöntem "Takım Geliri" yani "My Team" sizin tarafınızdan sisteme üye yapılan kişilerden elde ettiğiniz gelir.İkinci yöntem ise "Grup Geliri" yani "My Group" buda sizden sonra siteme üye olan herkesten kazandığınız para.Ben yaklaşık 5 dakika önce üye oldum;ama şu an benden önce sisteme üye olan 200'e yakın kişiden para kazandım.Yani anlayacağınız rağbet yüksek ve ne kadar önce üye olursanız o kadar çabuk kazanmaya başlıyorsunuz.Böylece aylık 800 $ gibi bir kazanç yakalayabilirsiniz;ama anladığım kadarıyla ödeme almak için 3250 $ biriktirmeniz gerekiyor.Buda sistemin caydırıcı tarafı ama eğer haftada bir kaç saatinizi bu sisteme ayırarak sisteme üye kazandırmaya çalışırsanız sanırım bu süre 4-5 aydan çevrenizin büyüklüğüne göre 1-2 aya kadar düşecektir.Gelirinizi "Potential Income" yazan yerde görebilirsiniz.

Sisteme üye olmak için buraya tıklayarak açılan sitenin altına inip "register now"a tıklayarak çıkan formu doldurmanız yeterlidir.Ama doldururken doğru bilgiler girerseniz sizin için daha iyi olacaktır.İyi günler geçirmeniz dileğiyle...

Arkadaşlar sisteme üye olduktan sonra herkesin yapabileceği bazı basit hesaplamalar ile nerden ne kadar kazandığımızı buldum.Buna göre:

Sisteme üye olunca :250$
Sizden sonra üye olan her bir kişi için:0,005$
Sizin davetiniz sonrası üye olan her bir kişi için:5$


Ayrıca ödeme yapılamsı için gerekli olan 3250 doları biriktirebilmek için de bazı hesaplamalar yaptım.Bu hesaplamalara göre:

Sadece sizden sonraki üyelerden para kazanmak için sizden sonra 600.000 kişinin üye olması gerekiyor.
Sisteme günlük ortalama 4800 kişi kayıt oluyor.
Sadece sizden sonraki üyelerden para kazanarak belirtilen miktara yaklaşık 125 günde ulaşıyorsunuz.
Sizin davetiniz sonucu sisteme üye olan herkesin size kazancı ise sizden sonra üye olan 1000 kişinin size kazandırağı para ile aynı.Yani sisteme sizin davetiniz sonucu üye olan her 5 kişi sizin belirtilen hedefe ulaşmanızda 1 gün daha atlamanızı sağlıyor.



Sürekli Paylaşım Yapmanın ve Güncel Olmanın Önemi-2

Dün "Sürekli Paylaşım Yapmanın ve Güncel Olmanın Önemi" adında kendi blogum üzerinde yaptığım deneyin ilk sonuçlarını yayınlamıştım.Ardından yine dün tekrar hem güncel hem de özgün paylaşımlarıma devam ettim.Aslında sonuçlar hemen bugün kendini gösterir mi diye tereddüt içirisindeydim.Bu yazımda da belirttiğim gibi sonuçlar bırakın bugün için sonuç vermeyi daha dün gün tamamlanmadan kendini ortaya koydu.Sitem günlük hem tekil hem de çoğul hit yönünden 10 günlük geçmişinin en üst noktasına ulaştı.İşte size grafiklerle güncel ve özgün bir içeriğe sahip olmanın önemi:

Sanırım artık yeterli düzeyde anlaşılmıştır.Özgün ve güncel olmanın önemi.Zama zaman bu şekilde bilgilendirme yazıları yazacağım.Hepinize iyi günler diliyorum.



Yaran Olaylar-1

Uyku konusunda yıllardır yaşadığım ve bir türlü nihayetine erdiremediğim sorunlarım sebebiyle hemen hemen her gün bu vakitlerde bilgisayar başında oluyorum.Madem bilgisayarın başına oturuyorum o zaman BlogmaBlogcuk'uma katkıda bulunayım dedim.Aklımada geçen gün kardeşimin "yaran olaylar" diye google'da aratıp çıkan sonuçlardan sözlükleri okuduğu geldi.Bende hemen yaran olayları araştırmaya başladım.Sizler içinde zaman zaman bazılarını paylaşacağım.Tabi siz beklemek istemiyorsanız yolunu size gösterdim.İşte yurdumun yaran olayları:

1)Metro hızla Osman Bey Durağı'na yaklaşmaktadır.Dış ses:
-Osman Bey.
Metrodan biri:
-Efendim.

2)Çin'de bir üniversitede yaşanan olay:
Kızın biri yeni aldığı bisikletiyle okula geliyor ve okulun bahçesindeki bisiklet parkına henüz kilit almadığı için öylece bırakıyor.Derslerin bitiminde eve gitmek için bisikletinin yanına gelince bisikletinin yerinde olmadığı görüyor ve çok sinirleniyor.Ertesi sabah okula geldiğinde bisikletini üzerinde bir notla bir gün önce bıraktığı yerde buluyor.Üzerindeki notta "çok özür dilerim ama bisikletine gerçekten ihtiyacım vardı.aldıktan iki saat sonra geri getirdim ama sanırım çıkışına yetişemedim, çok üzgünüm,anlayışın içinde teşekkürler" kız bu olay üzerine doğruca bir bisikletçiye gidiyor ve beş tane kilit alarak okula dönüyor.Bisikletini iyice kilitleyip beş farklı anahtarla derse giriyor ve olayı arkadaşlarına anlatıyor.Ders bitiminde beş kilt taktığını anlattığı arkadaşlarıyla beraber bisikletini almaya gittiğinde şok oluyor.Bisikletinin üzerinde on tane kilit ve birde not var.:
"Eğer ben acil olduğu zaman kullanamayacaksam sen hiç kullanamayacaksın...."

3)Bir gün ağa ve marabaları kuzu çevirme yemeye giderler.Büyük bir iştahla yemeği yedikten sonra ağa masadaki kürdanlardan alır ve dişlerini kaşımaya başlar.Bu sırada ayıp olmasın diye diğer eliyle de ağzını kapatmaktadır.Hemen marabalar da onun yaptığını yaparlar.Yemek yenmiştir hesap istenir ve kalkılır.Bu sırada marabalardan biri dayanamayarak:
-Ya agam kuzuyu yedik iyi hoş da yemeğin sonunda o çırpıları niye yedik ben onu anlamadım.

4)Beşiktaş tribününün bilinen isimlerinden olan ve şu sıralar cezaevinde bulunan bir tribün siması için, Beşiktaş'ın taraftar forumlarında şafak sayılmaktadır.Kalan gün sayısı yazılıp, yanına da kalan günün rakamlarıyla plakası oluşan şehrin ismi yazılmaktadır, "kalan gün 15 - Burdur", "kalan gün 14 - Bolu" şeklinde...

Forumu okuyan arkadaşlardan biri de "olum az kaldı ama hergün başka bir cezaevine mi naklediyorlar lan? dün Burdur'daydı bugün Bolu'da" şeklinde gayet ciddi bir soru sorar.

Not:Olayda adı geçen kişi "optik başkan" lakaplı Mehmet Işıklar'dır.25 Temmuz 2007'de vefat etmiştir.

5)Çok sevdiğim kuzenimle birlikte yaz ikametimiz olan Akçay'a tatile gitmekteyiz her yıl olduğu gibi.Tatile çıkmadan bir gün evvel yeni bir telefon hattı alan kuzenim, hattının açılıp açılmadığını kontrol ettirmek için 15-20 dakikada bir yeni numarasını bana arattırmakta ve beni 'aradığınız numara geçici olarak servis dışı' uyarısıyla karşı karşıya bırakmaktaydı.O kadar sinir olmuştum ki, gayet güzel ve sade bir biçimde 'kuzen turkcell' olarak kaydettiğim numarayı 'o.... çocuğu' olarak değiştirdim. aramızdaki ikili hukuk her türlü küfre, aşağılamaya açık olduğundan 6 saatlik yol boyunca bu konunun geyiği epeyce döndü.Birçok kez onun telefonunda 'g.tv...n, t...ş, yandan yemiş vs.' gibi sıfatlara maruz kalmanın verdiği acıyı hala yaşarım.

Herneyse...Yolculuk bitiyor eve geliyoruz ve gerizekalı kuzenim şarj aletini unuttuğunu belirtiyor.Aferim a.... koyayım diyorum.O şarj seni iki gün idare eder, vedalaş insanlarla.Abi diyor, kızı aramam lazım yoksa terk eder 1 gün aramayınca.Kızını s..... ya diyorum, ben veririm sana telefonu.Neyse birkaç günün ardından bu gerizekalının şarjı cidden bitiyor ve g.t tutuşma emareleri baş gösteriyor.Fazla uzatmadan telefonu birkaç saatiğline kendisine emanet ediyorum.Abi kontörüm yok diyor, nerden yükletebilirim burada.Gel a.... koyduğum diyorum, çarşıda vardır, buluruz.Bir turkcell bayii buluyoruz; ama evden çıkarken doğru dürüst para almayı unutuyoruz.Bu durumda parça kontör yükletilmesi lazım; ama gerizekalı kuzenim numarasının bir hanesinden emin değil ve diyalog gelişiyor...


yetkili: y

kuzen: k

k: Abi benim numara ya 538 45x xx xx ya da 538 54x xx xx emin değilim
.
y: Bu iki numaradan herhangi birini ara meşgul olan senindir.
k: Nasıl ya anlamadım.
y: Ver bakayım telefonu.
k: Al abi.
y: Söyle bakayım numarayı.
k: 538 45x xx xx.
y: Arıyor...Bir şey yazıyo burda bakar mısın.
k: Hah tamam abi bu benim işte.

Tahmin edildiği üzere telefonda numara çevrildiği anda 'o...... çocuğu' yazmıştır ve kuzen de bunu teyit etmiştir.Alan memnun satan memnun ben ne diyeyim daha.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.
 

Blogumun En Mutlu İlk Günü

Bugün blogumda geçirdiğim en mutlu günlerin ilki.Çünkü bugün ilk defa ektiğim buğdaylar başak verdi.Ya da en azından bir kaç gün önce verdiyse bile ben bugün her şeyin farkına vardım.Google'da ekli olmayan sayfam yok sanırım.Üstelik çoğu ilk sayfada şimdiye kadar denk geldiğim en kötü sayfa derecesi 3. sayfanın sonuncu olmaktı.Üstelik deney yüzünden ilgisizleşmek zorunda kaldığım blogum daha ilk gününden bırakın kendini toparlamayı daha gün bitmeden rekorunu kırdı.Hatta bugün yazdığım bu yazının yarın 2.'sini yazacaktım da sonuçlar ortada olunca acaba bugün mü yazsam dedim.

Sanırım daha 10  gün gibi bir sürede günlük ortalama 30 tekil-130 çoğul hit ve google'da bütün sayfalarımın neredeyse indexlenmiş olması yazdığım yazıların çok çeşitli ve özgün içeriklere sahip olmasından kaynaklanıyor.Şimdiye kadar bilgilendirme yazılarını çıkarırsak 47-48 blog yazısı kalıyor; ancak ben bu yazıları hazırladığım sürede binlerce alıntı yapabilirdim.Ama bu kadar kısa sürede böyle bir başarı yakalayabilir miydim?He, kendi başarımı çok büyük görmüyorum daha iyi olabilirdi.Ama yinede özgün içeriğin bir başarısı olarak görüyorum.Sanırım takipçilerimde bir kez daha özgün içeriğin önemini kavramışlardır.

Moriskolar

Endülüs Müslümanları....

Bir rivayete göre Endülüs Emevileri'ni yendikten sonra her yeri yakan Aragon Kralı 2. Ferdinand sadece Emevi Sultan'ına ait yüzbinlerce kitaptan oluşan kütüphaneninde yakılmasını emretmiş.Yakılan kütüphaneden arta kalan bir kaç kitap Avrupa'da ki gelişmeleri tetiklemiştir.

Moriskolar, bilinen ilk etnik temizliğe maruz kalan topluluktur.İber yarımadasında ki Müslümanlara yani Moriskolara 1492 yılında Gırnata'nın düşmesiyle beraber zulümler giderek artmış; kısa sürede dünyanın çeşitli noktalarına göç etmeye başlamışlardır.1609'da zirveye ulaşan şiddet ve zulüm son bulduğunda artık yarımada da bir tek Morisko dahi kalmamıştır.Çoğu Müslüman eseri yakılıp yıkılmış azıcık kalan kısmıda kiliselere çevrilmiştir.

1492 sonrasında Moriskolara uygulanan bazı cezalar şöyledir;
-İslami usullere göre hiç bir kasap kesim yapamaz.Eğer İslami usullere göre kesim yaparsa dükkanı kapatılır
-Arapça yaşamın hiç bir anında ağza gelemez.Arapça isim konulamaz.
-Erkekler sünet olamaz.
-Cuma günleri Müslümanlar temizlik yapamaz; Allah, Muhammed gibi kelimeleri telaffuz edemezler.

Bu gibi cezaların yanında Müslüman ailelerin çocukları vaftize zorlanmış, ailelerinden koparılarak kiliselere götürülmüşlerdir.Müslümanların yasaklara uyup uymadığını kontrol etmek için genellikle domuz eti kullanılmıştır.Cenazeler Hıristiyan geleneklerine göre gömülmeye zorlanmıştır.

1567'de yani 2. Felipe zamanında çıkan bir kanunla İspanyolca öğrenmek zorunlu kılınmış, kadınların Hıristiyan kadınları gibi giyinmeleri ve çocukların kilisede öğrenim görmeleri ilan edilmiştir.

Moriskoların Tarihinde Önemli Zamanlar

-25 Kasım 1491: Gırnata’nın Hıristiyan yönetimin Müslümanların inançlarına ve özel mülklerine saygı gösterilmesi ve ahval-i şahsiye ile ilgili konularda İslam Şeriatının kaynak olarak kabul edilmesi karşılığında teslim edilmesi.
-2 Şubat 1492: Gırnata’nın teslimi sırasında imzalanan anlaşmanın uygulanmaya başlamasıyla birlikte Kuzey Afrika’ya gittikleri halde orada rahat edemeyen Müslümanların dönüşü..
-1499 yılından itibaren: Kardinal Sisinirus Müslümanlara karşı acımasızca bir kampanya başlatması karşısında Müslümanlar Gırnata’da silahlarına sarılarak isyan başlattılar. Ancak ayaklanma derhal bastırıldı.
-12 Şubat 1502: Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılması konusunda özel bir kanun çıkartılması..Böylece İspanya ve Gırnata’da Müslüman toplumunun sona ermesiyle birlikte Morisko toplumuna geçiş.
-1568: Yeniden Arapça ismini kullanmaya başlayan ve Emevilerin torunlarından olan Fernando Kurtubi’nin liderliğini yaptığı Buhara devriminin başlayarak 1571 yılına kadar devam etmesi. Ancak II. Philip kendisini ateş ve demirle yola getirmeyi başardı.
-9 Nisan 1609: Engizisyon mahkemelerinin baskılarından yılan Moriskolar hakkında nihai olarak yok edilmelerini öngören kanunun çıkartılması.
22 Eylül 1609: Moriskoların kovulmasıyla ilgili kanunun uygulamaya geçirilmesi...

1609'dan sonra büyük kitleler halinde göçler başlamış eski göçlerin aksine Seferad Yahudileri ile Moriskolar'da Türkiye'ye geri dönmüşlerdi.1614 yılına kadar göçler devam etsede, İslam yaklaşık 100 yıl kadar daha varlığını İber Yarımada'sında  sürdürmüştür.

Günümüzde pek çok yerde Moriskoların etkileri görülmekte;ancak İspanyol kültürüne ait olduğu düşünülmektedir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Horlama

Bugünün ilginç konusa da bu olsun dedim.Horul horul Horlamak!...


Bu konu bana tabiki çevreden duyduğum sesler sonucunda ilham oldu.Bende bir şeyler yazayım blog takipçilerimi bilgilendireyim dedim.Ailesinde horlamayan insanların az bulunduğu bir toplumun en büyük sorunlarından birisidir horlama.Anadolu'mun zengin kültürünün artık bir parçası haline gelmiş olsada her gece evde bize bir koro eşliğinde uyuma şerefine erişmemizi sağlasada hepimiz bu kadar çok şeyi haketmediğimizi düşünürüz.Gerçekten kimse bu kadar şımartılmayı haketmez.Yani nasıl bir şey yapmalıdır ki karşılığında tüm gece binlerce kişiden oluşan koca bir koronun eşiliğinde huzur içinde! uyusun insan...


Günümüzde neredeyse her iki insandan birisi horlamaktadır.Her 4 kişiden biriyse sürekli olarak horlamaktadır.Tek bir sebebe bağlı kalmayan horlama; burun tıkanıklığı, boğaz şişliği, çene yapısı, damak yapısı gibi fiziksel sorunların sonucu ortaya çıkmaktadır.


Pek ciddi bir sorun olarak ele alınmasa da horlama uzun sürede ciddi sorunların meydana gelmesine sebep verebilmektedir.İleride ailede başlayan iç huzursuzluklar zamanla dışarı vurulabilir ya da çeşitli hastalıkların habercisi de olabilir.O yüzden horlamadır horlar horlar geçiririz gibi bir şey düşünmeksizin doktora başvurulmalı.Uygulanacak tedavi yöntemleri belirlenmelidir.Hastaların çok fazla en dişe etmelerine de gerek yoktur.Çünkü horlamanın pek çok tedavi yöntemi vardır.İşte horlamanın tedavi yöntemleri;
  • Spor yapılmalıdır.
  • Horlayan kişiler alerji yapabiliecek olan hapları uyumadan önce almamalıdır
  • Horlayan kişiler uyumadan 4 saat önce alkol almaktan sakınmalıdır.
  • Horlayan kişiler uykudan 3 saat önce ağır yemeği kesmelidir.
  • Vücut aşırı yorulmamalıdır.
  • Sırt üstü yatmak yerine yan yatılmalıdır.

Horlama nefes almanın tehlikeli biçimde kesilmesidir. Horlama komik değildir, umutsuz hiç değildir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.
 

Andre Doria

İnternette bilgi kıtlığı çekilen konulardan birisi.Aradığımız zaman çok fazla bilgiye sahip olsakta neredeyse tamamı birbirlerinde alıntı.Üst üste aynı metinlerin tekrarından fazlası değil.Bende zaten not almışım bari güzel bir bilgi ortaya koyayım dedim :)

Doria ailesine mensup küçük Andrea 30 Kasım 1466'da İtalya'da dünyaya gelmiştir.94 yıl Osmanlı ile mücadeleleri hariç mutlu mesut bir yaşam sürdürmüş ve 25 Kasım 1560'ta vefat etmiştir.

Mutlu ve zengin bir çocukluk geçiren Andre'nin çocukluğunda'ki tek sıkıntısı adının Andrea ile benzerliği yüzünden mahalenin çocukları tarafından "kız Andre" lakabının takılmasıdır.Papa İnnocentius VIII'in has alayında görev alan bir rivayete göre uzaktan akrabası bir başka rivayete göre ise amcasının torpili sayesinde -bunu ben demiyorum internette öyle yazıyor :)- bu orduya giriyor ve kısa sürede askeri başarısı göze çarpıyor.Hatta İnnocentius VIII ölmeseydi rivayete göre çoktan akrabasından daha üst bir rütbeye terfi edecekmiş;ama nasip olmamış.Yerine gelen Papa'nın Doria ailesinin ülkede bu kadar önemli bir yer teşkil etmesini istememesi sebebiyle terfi alamamış oda bu işin okulunu okumaya karar vermiş.

Dük Urbino'nun sarayına başvurmuş.Okul bittikten sonra askeri sahalarda başarılar kazanmaya başlayan Andre ilk çıkışını başkaldırı hareketine girişen Korsika'yı yenilgiye uğratarak yakalamıştır.Başarılarından ötürü Napoli Krallığı'nın hizmetine verilen Andre burada amiralliğe kadar yükselmiş ve kısa sürede Avrupa'nın en iyi denizcisi olmuştur.

Papa ve Avruapa'da Osmanlı'yı kara yenemediğimiz açık bari denizde şansımızı deniyelim diyerek pek çok kez Andre'ye Avrupa Birleşik Donanması'nın komutanlığı verilmiş;ama o her seferinde bizleri şaşırtmayarak Osmanlı'ya yenilmiştir.En ünlü mağlubiyeti ise Dünya Tarihi'nin en büyük deniz muharebelerinden birisi olan Preveze Deniz Harbi'dir.Neredeyse emrindeki gemilerin tamamı imha edilmiştir.Ve ömrü boyunca bu durumdan utanç duyarak yaşamıştır.Mağlubiyetinin affettirmek için defalarca plansız, programsız hatta belkide rotasız çıktığı seferlerden hep eli boş dönmüştür.

Avrupalı tarihçilerin Andre Doria üzerinde ortak noktada buluştukları payda ise Andre'nin Barboros ile karşılaşmasa kariyerinin çok açık olduğudur.Ancak Barboros ile savaşmak hatasına düşmesi en büyük şanssızlığı ve gafleti olarak nitelendirilir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Şirpençe

Farsça şir ve pençe kelimeleri birleştirilerek meydana getirilmiştir.Türkçesi "aslanpençesi"dir.Yavuz'un şiirlerin de;

Merdum-u dideme bilmem ne füsun etti felek
Giryemi kıldı füzun eşkimi hun etti felek
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

diyerek bahsettiği hastalık ne hikmettir ki ileride Cihan Sultanı'nın canınıda alacaktır.

Bir çeşit kan çıbanıdır.Ense, boyun, sırt bölgelerinde daha sık görünür.Hızlı gelişim göstermesi sebebiyle derhal doktora gösterilmelidir.Önemsenmez ya da sıkılırsa ölümcül olabilir.İlerlediği dönemde ateş, halsizlik, titreme gibi belirtiler gösterir.Çıbanın bulunduğu yerde morarma ve çok yüksek ağrılar oluşur.Hastanın hastahaneye yatırılarak antibiyotik tedavisi uygulanması gerekmektedir.

Böbrek, kalp, damar ve şeker hastası olanlarda daha dikkatli olunmalıdır.Kan zehirlenmesi durumunda ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir.Bir iki gün içinde çıban irin toplar ve sarımtrak bir renk alır.Bir süre sonraysa bu irin patlayarak akmaya başlar.Bu dönemde hastanın hijyenine çok dikkat edilmelidir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Sürekli Paylaşım Yapmanın ve Güncel Olmanın Önemi


Evet arkadaşlar böyle bir yazıyı yazmadan önce internetten ordan burdan araştırma yaparak delediğim bilgileri paylaşmak yerine kendim deneyerek sonuçlarını sizlerle paylaşmayı tercih ettim.Yaklaşık 4 gündür Blog ile çok az ilgilendim.Paylaşımlarımı günlük bir ile sınırlı tuttum ve son iki gündeyse hiç bir paylaşım yapmadım.

Yaptığım araştırmanın sonuçlarınıysa hergün takip ettim.Sonuçlar aslına bakarsanız internette yazan çoğu bilgiyle paraleldi.İstatistiksel olarak tam bir çöküşteydim.Böyle bir deney yapmadan önceyse istatistiklerim beni çok memnun ediyordu.Daha bu blogu açalı bir kaç hafta olmasına rağmen hatta google düzenli olarak ziyaretlerini yapıyor ama daha herhangibir linkim google'da olmamasına rağmen günlük tekil hitim beni memnun eder seviyedeydi.Deney başladığım günden itibaren günlük tekil hitimde diğer hit türlerinde de küçük değil gözle görülür büyüklükte düşüşler yaşadım.Grafik desteği veren bazı sitelerden sitemi yaklaşık on gündür takip ediyorum.İşte grafiklerle sitemin sürekli paylaşım yapılan ve güncel olan halinden, deney anında ki haline:









İlk iki grafik tekl/çoğul hit grafikleri düşüşün ne kadar gözle görünür olduğu ortada.3. grafikse bu hizmeti veren web sitesinde ki sıralamayla alakalı paylaşımlarımın blogum için zirveye ulaştığı günün ardından başladığım deneyin etkisi hemen burada da gözüküyor.


Bütün grafiklerde sarı renkler bugünün bilgilerini içermektedir.Yarın gece bugün ve yarının - aşağı yukarı- değerlerinide ekliyeceğim.

Sanırım bu size özgü paylaşımlar yapmanız, sitenizin içeriğinin alıntı olmaması ve sürekli olarak sitenizi güncellemenizin önemi konusunda size yardımcı olmuştur.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Stonehenge Kadar Gizemli: Newgrange

Bugün size az blog yazısı yazdığımın farkındayım;hatta bu yazıyı saat 00:54'te başlamış olmamla bugünden sayabilir miyiz? onuda bilmiyorum.Ama uyumadığıma göre paylaşımlara devam :) Bugün yazdığım yazıda Stonehenge'den bahsetmiştim.Şimdide en az onun kadar gizemli bir yapıt olan Newgrange'tan bahsedeceğim.Orada söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum;ama burada söyleyeyim.Stonhenge 'deki çemberin bölen eksenin 21 Haziran'da ki gün doğumuna göre konumlandırılıdığını biliyoruz;işte Newgrange'yi de önemli kılan durumlardan birisi budur.Çünkü Newgrange'de 21 Aralık'a göre konumlandırılmıştır.

Stonhenge'ye göre 500 yıl kadar daha eski bir yapıdır.Yaklaşık M.Ö. 3200 yıllarında yapılmıştır.93 Megalit'ten meydana gelmektedir - megalitin anlamını bilmeyenler buraya tıklayabilirler- . Kubbe biçiminde yapılmış olması o gün o teknolojiye nasıl sahip olduklarını düşündüren ayrı bir durumdur.Bu evrim teorisini savunanları ve okullarda okutulan dersleri çürütmektedir.Çünkü her iki durumdada bu dönemin insalarının çok ilkel olmaları; hatta Neolitik olmaları gerekiyor.Yazıyı dahi bilmedikleri bir dönemde bu kadar ileri bir mühendilik ve mimarlığın nasıl yapıldığı bilinemiyor.Yerleşke olarak Dublin Civarlarında.Her yıl binlerce insanın ziyaretine uğruyor.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Antik Çağın En Gizemli Sembolü: Stonehenge

Bugün hiç okumadan halam verdiğim "Dünya'nın Gizemleri" adlı kitabı biraz karıştırdım.Çok az bir sayfa okumama rağmen araştırılacak ve paylaşılacak onlarca konu çıktı.Bende bir kaç tanesi not ederek hem araştırıp ayrıntılı olarak kendim öğrenmek istedim hem de araştırmanın sonuçlarını blogumda paylaşarak sizlerinde bilgilenmenizi.

Gelelim konumuza....

Stonehenge...

Genel görüş olarak yapım yarihi M.Ö. 3000'ler.Ancak kitapta ve bazı internet kaynaklarında yazansa yapının M.Ö. 5000'li yıllara ait olduğu yönünde.Bilimsel araştırmalarsa birinci görüşü doğrular nitelikte.O dönem bu taşların hangi amaçla yapıldığı bilinmemektedir.Ancak bir başka blog yazımda da belirttiğim gibi Stonehenge'nin döneminin en büyük Dolmen'i yani mezarlığı olduğu yönündedir.

İlginç özelliklerinden biriyse çemberi bölen eksenin Kuzey Yarım Küre'nin en uzun günü olan 21 Haziran'ın gün doğusuna doğru konumlandırılmış olmasıdır.Yaklaşık 30 taştan meydana gelmiştir;ancak günümüzde sadece 17'si ayaktadır.

1985'te çıkan çatışmalar sebebiyle ziyaretçi girişine kapatılan yapı 2000'de tekrar açılmış ve yıllık 850.000 turist kapasitesine ulaşmıştır.Her yıl 21 Haziran'da dünyanın çeşitli noktalarından binlerce kahin bir araya gelerek gün doğumun seyrederler.

İngiltere'nin  Salisbury Düzlüğü'nde yer alan Stonehende'nin yapıcıları muhtemelen Neolitik insanlardır.Popüler yapansa çözülemeyen gizeminin yanında Kelt rahiplerine baplı bir sınıf olan Druid'lerin dinsel törenlerinde bu çemberi kullanmış olmalarıdır.

BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.