Günün Sözü:

Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, yanlışınız çok demektir.

Doğum Günün Kutlu Olsun Ey Koca Şair

Akşama hatta bir hafta sonra TV'de oynayacak dizilerde neler olacağını biliyorsun.
Hangi ünlü kiminle biliyorsun.
Günün dedikoduları neler biliyorsun.
Hangi ürün nerede indirimde yeni ne çıkmış biliyorsun.
Peki bugün İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un doğum günü bunu biliyor musun?
Doğum günün kutlu olsun ey koca Şair...

Mehmet Akif Ersoy

Türkiye'de Denizcilik Sanayisi ve İhtiyaçları

1. Genel Gereksinimler
1.1.   En son VIII BYKP’nda (Beş Yıllık Kalkınma Planı) da kullanılan özel ihtisas komisyon raporuna dikkatle bakılmalı,
1.2.   Ulaşım Master Plânı’nı hazırlayıp bu programı hükümetler değil devlet politikası olarak özümsemeliyiz.2023, Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yılını, hedeflediğimiz neticelere ulaşmak için vazgeçilmez bir mihenk taşı yapmalıyız.
1.3.   Son gelişmelerle enerji köprüsü haline gelen Türkiye’nin taşıma alanında da köprü olması şarttır. Doğu Türk devletleri ile su yolu balantısına uygun gemiler projelendirilip, derhal uygulamaya konulmalıdır.
2. Tersaneler
2.1.
   Muhakkak ekonomik boyutta düşünülmeli ve mevcut yapı olabildiğince revize edilmeli.Uygun yapılaşmayı müteakip efektif bir bölümü Serbest Bölge Statüsüne kavuşturulmalıdır.
2.2.   Eğitim ve teknolojik yatırımlar teşvik edilmeli - Mühendis - işçi arası teknisyen formen vasıflarında eleman yetiştirecek gemi yapı okullu süratle devreye sokulmalı. Türk Loydu Vakfı’nın bu konudaki işbirliği sağlanmalıdır.
2.3.   AB’ne entegrasyon sürecinin sonuna gelindiği bugünlerde rekabetin ancak kalite ile beraber sağlanabileceği unutulmamalı. Tersanelerimize  kalite ve standart bilinci yerleştirilmeli, tersanelerimiz ISO-9000 ve benzeri  kalite güvence-yönetim sistemlerine kavuşturulmalıdır.
Yer darlığı nedeniyle daha fazla detaya girme imkânımız yok. Ancak  iki-üç yılı aşkın bir süredir sebebi de henüz anlaşılamayan ekonomik sıkıntılar içindeki Türkiye’ye  uzun vadede çok yararlı faydalar ve rekabet  alışkanlığı getirecek Gemi İnşaa Sanayii’mizin bugünkü durumu hiç de iç açıcı değil, Kötümser olmak istemeyiz ama açık gerçeklerin bu kadar göz ardı edildiği bir yönetim sürecinde yine fırsatları kaçıracağımızdan korkarız. Çünkü mevcut filo çok yaşlanmıştır.
Gelişen taşıma modellerine uyum şarttır ve en önemlisi işsizliğin kol gezdiği bir dönemde emek yoğun sanayilerin başında gelen gemi inşaa sanayii her türlü engele rağmen en üst düzeyde desteklenmelidir. Destek söz konusu edilince OECD anlaşması, Gümrük birliği anlaşması vb. mazeretler de hiç bir zaman ülkemizin geleceğinden daha önemli değildir.

Yurdumuzda Gemi Yapım Sanayisinin Geliştiği Merkezler

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, tersaneciliğe ayrı bir önem verildi, Boğaz ve Haliçte yoğunlaşmış olan tersaneler 1969’da Tuzla Aydınlı koyuna taşındı. Bugün, Türkiye’de 54 adet tersane bulunuyor. Bunlardan 48 tanesi özel sektöre, 4 tanesi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, 2 tanesi kamuya ait. Sektör; yatlardan mega yatlara, yelkenlilerden balıkçı teknelerine, kimyasal tankerlerden kuru yük gemilerine, çok geniş bir ürün yelpazesine sahip. Ayrıca, gemi bakım ve onarım hizmeti de sektörün önemli gelir kaynaklarından. Türk tersaneleri Tuzla, Marmara, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde bulunuyor.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun

BlogmaBlogcuk olarak tüm Türk-İslam aleminin Kurban Bayramı'nı kutlar, hayırlara vesile olmasını dileriz.

Roketin Mucidi:Lagari Hasan Çelebi

16.-17. yüzyıllar arasında yaşamış ilim adamıdır.Benimde kendisiyle tanışıklığım bir kaç ay önce TRT'de izlediğim bilgi yarışma sayesinde oldu.Bugüne kadar adını hiç duymamış olmamdan dolayı kendimden utandım.Çünkü yaptığı icat bugün Dünya'ya çağlar atlatan bir araç haline gelmiş.Roket!...

Hayatı hakkında kesin bilgiler yok.En doğru bilgilerse Evliya Çelebi'nin Seyehatnamesi'nde yer alıyor.Buna göre;

Lagari Hasan Çelebi roketi ilk defa IV. Murat'ın kızı Kaya Sultan'ın doğdu gece(1663) yapılan kutlamalarda sergilemiştir.Yaptığı roketin içini barutla doldurmuş ve yardımcıları taradından ateşlenerek yaklaşık 300 metre yüksekliğe ulaşmıştır.Hava da 20 saniye kalabilen bu ilk roketle Lagari Hasan Çelebi kendine taktığı kanatlar sayesinde Sinan Paşa Sarayı'nın önüne yumuşak bir iniş yapmış ve herkesi kendine hayran bırakmıştır.Seyehatname'de yazdığına göre roket ateşlenmeden önce padişaha, "Padişahım seni Huda’ya ısmarladım. İsa Nebi ile konuşmağa gidiyorum" diyerek roketi ateşletmiş; indiğinde de "Padişahım, İsâ Nebî sana selam söyledi" diyerek işi şakaya vurmuştur.Karşılığında bir kese akçe alan Lagari bir de 70 akçeden sipahi yazılmıştır.

Hiç bir delili olmayan söylentilere göre ilk başta padişahın desteğini alsa da daha sonra ulemanın baskısı yüzünden Kırım'a sürüldüğü ve idam ettirildiği yönündedir.Ancak daha kesin bilgilere göre bir ilim aşığı Şeyhülislam Yahya Efendi'nin böyle bir fetva vermesinin ya da IV. Murat'ın kararını değiştirmesini imkanı yoktur.Yine kesin olmamakla beraber Lagari Hana Çelebi'nin Kırım Sancağı'nda Selamet Giray Han'ın buyruğundayken doğal sebeplerden dolayı öldüğü yönündedir.

Avrupa'ya roketin mucidinin bir Türk olduğunu kanatlayan kişi Norveçli Roffavik'tir.

BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Yeni Girişim Alanım:Affiliate Marketing

Benim de bu işe başlamış olmam herkes gibi Google'a internetten para kazanmakla ilgili şeyler yazarak başladı.İlk başta hemen karşıma "anket doldur para kazan, ayda 5000 $ gelir elde et" gibi "insanı aldatmaya yönelik hareketler" çıktı.Yaklaşık 3-4 ay öncesiydi.O yüzden şu an siteyi hatırlıyamıyorum; ama günde aynı yazıları 50 kez okuduğum oluyordur.Kendimden geçmiştim adeta :) .  

Anket doldurarak o kadar para kazanılmayacağını bilmeme rağmen ücretsiz anket sitelerinden  bazılarına üye olmaya başladım.Neredeyse tamamı çekiciliği arttırmak amaçlı üye olur olmaz 5.00 $ veriyordu.Ama sonra sözde ayda 400-5000 $ arası gelir elde etmemizi sağlayacak bu sitelerden haftada bir kez dahi anket gelmiyordu.Hatta "Global Test Market" hariç diğer siteler şu ana kadar toplam 10 anket bile yollamadılar.Yolladıklarıda doldurması belki 20 dakika alan ama karşılığında üç beş kuruş veren anketlerden fazlası değildi.Bunda lise öğrencisi olmamın bir etkisi var mı diyerek master'ına kadar yapmış bir insan profili oluşturdum.Tamamen gerçek birisine ait olmasına rağmen o hesap şu an benim kişisel hesabımı bile geçebilmiş değil.Yani inandırıcılıkları hiç yok diyebilirim.Ama illa ki denemek istiyorum diyorsanız Teoman Arslan'ın ücretsiz Anket Listeleri kitabını buradan indirebilirsiniz.Teoman Bey'in de bu kitabı yayınlamaktaki amacı sadece dolandırıcılıklarını fark etmenizi istemesi.

Daha sonralarıysa internette para kazanma konusunda ki bütün girişimler iç içe girmiş olduğundan dolayı Affiliate Marketing yöntemiyle ilgilenmeye başladım.Kısa sürede de beni tamamen mest eden bu yöntemeyse girmek için bir türlü aradığım cesareti kendimde bulamıyordum.Tabi birde güvendiğim bir kaç sitede bu işi anlatan kitaplarıda ki dolandırıcılığa dikkat çekiliyordu.Sonunda Google Kazançları adlı kitabı almaya karar vermiştim.Hatta alacağım ana saatler kala kalıma bir sürü soru gelmeye başladı.Bunlardan en can alıcısı ve iyice araştırınca endişemin yerli olduğunu fark ettiğim reklam giderleriydi.Yani kitabı okuyup hemen teknikleri uygulamaya başlayamıyordunuz.Öncesinde illa ki bir de bütçeniz olması gerekiyordu.Bir lise öğrenci olarak bende ne kadar büyüklükte bir bütçeye sahip olabilirim artık siz düşününü :). Bende bu yüzden bu kitabı almaktan kısa süre için vazgeçtim.Çünkü güvenilirliğini kanıtlamış olan bu kitap internetten okuduğum yorumlar kadarıyla kesinlikle bu işi yapmak isteyen birini okuması gereken tarzdan.

Google Kazançları kitabından da vazgeçince yeni kitaplar aramaya başladım.Tabi bu sırada Teoman Arslan'ıda ClickBanker.Com adlı sitesinden takip ediyordum.Şu ana kadar hem diğer kitap yazarlarıyla olan ilişkisi hem de kişisel makalelerinde ki yorumlar sebebiyle güveniyor ve herkese de tavsiye ediyorum.

ClickBankers'te gördüğüm ve Kadir Arda KOS'a ait olan Affiliate Akademi kitabını almaya karar verdim.Ancak okulların açılmış olması sebebiyle bankaya gitmeye vakit bulamıyordum.O yüzden kitabı uygun bir zamanda alırım düşüncesiyle erteledim.Bu sırada da Teoman Bey'in Teobook kitabı yayınlandı.Bu sefer kitabı kredi kartıyla almaya karar verdiğim için yein bir kart çıkartıyorum.Şimdi de kartımın gelmesini bekleyeceğim.Nasıl olsa alıştım :).

Tabi bu sırada e-ticaret sitelerini dolaşırken Plimus'un üyeliğinin ücretsiz olduğunu gördüm.Hem bu alanda ki dev sitelerden biri olan hem de ücretsiz kayıt imkanı sağlayan bu siteye bugün üye oldum.Tabi yararlanırken yine Teoamn Bey'in hazırlayıp üzretsiz dağıttığı ParaPlimus kitabından yararlandım.Şu an hangi ürünü satmam gerektiğine karar vermediğim için sadece Teoman Bey'in kitabına başvurdum.Şu an onaylanmasıın bekliyorum.İleri ki yazılarımda Plimus deneyimlerimi de anlatacağım.Teoman Bey'in hazırlamış olduğu Plimus kitabına ulaşmak için buraya tıklayınız.

BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

İyi ki Doğdun Türkiye!

Cumhuriyetimizin 87. kuruluş yılı kutlu olsun.İyi ki doğdun Türkiye!


Yeniden Merhaba


Sevgili arkadaşlarım bu yıl YGS/LYS sınavlarına hazırlandığım için çok iyi bir başlangıç yapmaış olduğum Blog'umla malesef uzun bir zamandan beri ilgilenemiyorum.Malum bir kaç günlük bir tatil dönemi başladı.Bende bugünlerde blogumda bir kaç yazı paylaşmak ististiyorum.Bugün ilk paylaşacağım konuysa ince eleyip sık dokuyarak oluşturduğum fıkralar.Bu yazımızda da sizlerle beş güzel fıkra paylaşamak istedim.Umarım beğenirsiniz. Keyifle okumanız dileğiyle....

1)Bir gün tavşan ormanda koşu yapıyormuş. Yolda esrar içen zürafaya rastlamış.
-Zürafa kardeş bırak böyle şeyleri gel koşup sağlıklı yaşayalım demiş
ve koşmaya başlamışlar. İleride kokain çeken file rastlamışlar.
-Fil kardeş bırak böyle zararlı şeyleri gel koşalım sağlıklı kalalım demişler,
...başlamışlar 3’ü koşmaya. Az ileride eroin vuran aslana rastlamışlar,
tavşan: -aslan kardeş bırak böyle zararlı şeyleri gel koşalım demiş.
Aslan gerinmiş tavşana bir yumruk patlatmış.
Zürafa sormuş: -aslan kardeş niye vurdun tavşana?
Aslan cevap vermiş: -bu manyak ne zaman extasy içse bütün ormanı peşine takıp koşturuyor  :D

2) Bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyor, bir yandan da pişpirik çeviriyorlarmış. İçlerinden biri (Mustafa Abi) televizyonda Ecevit'i görür ve :

" Ulan, Başbakan oldu yüzümüze bakmıyor. Eskiden böylemiydi be! Etrafımda dolanırdı! Hey be, zaman ne çabuk geçiyor..." der.

Kahvedekiler merakla sorarlar:

" Mustafa Abi? Sen nereden tanıyorsun Başbakanı yahu?"

Mustafa Abi istifini bozmadan cevap verir:

" Ulan üniversite yıllarında abilik ettim ona! Az ekmeğimi yemedi!! Gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana! "

Kahvedeki ahali inanmamış tabii ki. Mustafa Abi'de inandırmak için;

" Gelin ulan! Meclisin önüne gidiyoruz. Çıkışta yakalayacağız Ecevit'i. O zaman anlarsınız yalan mı, değil mi?"

Hep birlikte T.B.M.M.'nin önüne giderler ve çıkışta Ecevit'i yakalarlar. Ecevit hemen Mustafa Abi'nin elini öpmeye kalkışır ve ;

" Abim, Mustafa Abim; kusura bakma Başbakanlık bir dakika boş bırakılmıyor ki! Kusuruma bakma abi. "

Mustafa Abi kahve ahalisine şöyle bir bakar ve ahalinin acayip şekilde etkilendiğini görür.

Başka bir gün gene kahvede ahali ile televizyon seyreden Mustafa Abi televizyonda Süleyman Demirel'i görür;

" Bu da öyle. Cumhurbaşkanı olunca kendisini bir şey zannetti. Hayırsız çıktı bu da!!"

" Hadi canım. Ecevit'i belki şans eseri tanıyorsun ama buna inanmıyoruz!!"

Mustafa Abi hemen ahaliyi toplar ve Çankaya'ya gider. Mustafa Abi'yi gören Demirel hemen Ecevit gibi Mustafa Abi'nin ellerine sarılır ve öpmeye kalkışır. Mustafa Abi buna izin vermez tabi. Demirel ekler;

" Abi Vallahi billahi kusura bakma. Uzun yıllardır göremiyordum seni. Tam da seni ziyarete gelecektim. " der.

Mustafa Abi tekrar ahaliye dönerek bir bakış atar ki artık ahalinin gözünde peygamber kadar yükselmiştir.

Yine bir gün kahvede televizyon izlerken bu sefer televizyona Clinton çıkar. Mustafa Abi söze başlar;

" Ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri? Tabi zengin oldun, Amerika'nın da başına geçince unuttun bizi. Hayırsız herif!"

Ahali bu kadarının da fazla olduğunu söyler ve diğerlerinin belki bir şans eseri olabileceğine ama Clinton'ı tanımasının imkânsız olduğuna imece usulü karar verirler.

Mustafa Abi'nin tabii ki kafası atar ve bazı köylüleri alarak Beyaz Saray'a giderler. Kapıdaki görevliye Clinton ile görüşmek istediklerini söylerler.. Görevli de sadece bir kişinin girebileceğini söyler. Köylüler düşünürler ve sadece Mustafa Abi'nin Clinton'ı tanıdığını söyleyerek Mustafa Abi'nin gitmesini isterler.

Güvenlik Mustafa Abi'yi iyice arayarak içeri sokar. Saatler geçer ama kapıdan kimse çıkmaz. Köylüler sıkılır. Pencereden de bakma olanakları olamadığı için oradan geçen uzun boylu birine sorma kararı alırlar.

Şans eseri orada o anda Michael JORDAN geçmektedir. İngilizce bilen bir köylü Michael Jordan'a döner;

" Ya Jordan Abi. Senin boyun uzun. Camdan içeri bakıp neler oluyor, kaç kişi var bir baksana..."

Jordan camdan bakar ve cevap verir;

" Vallahi ne olduğunu bilmiyorum. İçeride 6 kişi var. Biri Mustafa Abi, diğerlerini tanımıyorum."

3) 3 adam oturmuş eşlerine aldıkları hediyelerden bahsediyorlarmış. Birincisi demiş ki, 'karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.'Diğer ikisi anlamamışlar. 'Ne aldın?' diye sormuşlar. 'Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu.' diye cevap vermiş. İkinci adam demiş ki, 'Bende geçen doğum gününde karıma 4 saniyede 0'dan 100'e çıkan bir şey almıştım.' Hemen anlamışlar tabi ki: 'Heey, yoksa Ferrari mi aldın?' Adam gülümsemiş: Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok yakıştı.'demiş. Bu sefer üçüncü adama sormuşlar: 'Peki sen ne aldın karına?' Adam demiş ki: Ben öyle bir şey aldım ki; sadece 2 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.' Adamlar şaşırmışlar: 'Atıyorsun!' demişler, 'Öyle bir araba olmaz ki!' Adam cevap vermiş: 'Araba aldığımı kim söyledi? İşte bunu aldım demiş. Ne aldığını görmek için tıklayın.

4) Tem’de bir Ferrari son sürat gidiyormuş. İleride yolun sağında bir Anadol görmüş. Yanında da yaşlı bir adamcağız çaresiz gözlerle yoldan geçenlere bakıyormuş. Ferrarici, adama acıyıp durmuş, "Amca gel seni İstanbul'a götüreyim, yarın bir tamirci getirip arabanı yaptırırsın" demiş. Yaşlı amca, "Oğlum madem bir iyilik yapıyorsun tam yap. Benim bütün mal varlığım bu. Burada bırakırsam çalarlar arabayı. Sen beni İstanbul'a kadar çekiver" demiş. Ferrari’nin şoförü de iyi bir adammış. "Okey amcacım. O zaman arabanı arkaya bağlayalım" demiş ve öylece, önde Ferrari, arkada Anadol Tem’de gitmeye başlamışlar. Ferrarici yolda giderken, "Acaba bir arabayı çekerken en fazla kaç yaparım?" diye düşünüp köklemiş gazı. 240-260-280 derken uçmuşlar yolda. Bu arada epey de bir araba sollamışlar tabi. Haliyle Anadol'daki amca kafayı yemiş. Arkada, bağırıyormuş, kornaya basıyormuş, selektör yapıyormuş. Zavallıcık korkudan gebermiş. Ertesi gün bir BMW'ci oto sanayiye, Anadol tamir eden bir dükkâna girmiş. "Usta" demiş, "Bana bir ikinci el Anadol bulacaksın ve onu 300 kilometre yapacak şekilde modifiye edeceksin!" Tamirci acayip şaşırmış tabi, "Aman beyim, sen Anadol'a istediğini yap 150'den yukarı çıkaramazsın. 151 yapsın, gel ben sana dükkânın anahtarlarını vereceğim." BMW'nin şoförü kızmış. "Sen ne diyorsun yahu" demiş. "Dün gece ben 250'yle giderken yanımdan en az 280 yapan bir Ferrari geçti. Arkasında da kıçına kadar girmiş bir Anadol vardı. Herifçioğlu kornayla, selektörle Ferrari'den yol istiyordu!

 

5) Papa makam otosuyla Roma'da dolaşmaktadır. Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler. Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar. Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker. Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.
- Amirim bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?
- Vali mi?
- Daha büyük.
- Başbakan mı?
- Hayır daha büyük.
- Amerika Başkanı mı?
- Hayır daha büyük.
- Daha büyük kim var oğlum?
- Bu adam kim bilmiyorum ama makam şoförü Papa!!!


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Cemal Süreyya Neden Cemal Süreya Oldu?


Bugüne kadar hiç böyle bir şey duymamıştım.Kısmet bugüneymiş.Bugün dersanede öğrenmi oldum.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'nda grupları anlatan öğretmenimiz Cemal Süreyya'nında içinde yer aldığı grubu anlatırken "Neden Cemal Süreyya değilde Cemal Süreya?" dedi.Tabi kimseden çıt yok.Aslında öyle çok şatafatlı bir hikayeside yok; ama merak edilir belki.Böyle bir soru karşısında herkes merak etti.Öğretmende kısacık bir şekilde bütün olayı anlattı.

Sezai Karakoç ve Cemal Süreya aynı kadına aşık olurlar.Bunun üzerine iddiaya girerler.Sezai Karkoç karşılığında ne vermiş bilmiyorum; ama Cemal Süreya takma soyadından bir harfi ortaya koymuş.Demiş ki" Eğer ben kaybedersem Süreyya'yı Süreya olarak değiştireceğim."Başlamışlar aşık oldukları kadını tavlama çalışmalarına; ama kazanan Sezai Karkoç olmuş.Bunun üzerine Cemal Süreya'da sözünde durarak "y" harfini Süreya'dan çıkartmış.

İşte olay bundan ibaret.Beğenen alır; beğenmeyen şansına küssün.Çünkü 30 saniyesi burada harcandı....

BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Buluş İle İcatın Farkı

Bugüne kadar aralarında bir fark olduğunu hiç düşünmemiştim.Ama varmış!...

Malum artık lisede son yılım.O yüzden birkaç gündür dersanem başlamış bulunuyor.Dersanemize bu yıl gelen hatta daha geleli -bugün öğrendim- 1 hafta bile olmamış bir Felsefe öğretmenimiz var.Çok kıyak biri denilir ya işte o hesap.Şimdiye kadar bize 2 ders girdi;ama sanki yıllardır berabermişiz hissi oluştu.Neredeyse adım başı bir yeni bilgi fırlıyor ağzından.Bugünde ardarda fırlayan bilgilerin arasından birisini daha önce defalarca kullanmama rağmen hiç düşünmediğimi fark ettim.

Buluş ve icat...

Öğrenmenin yeri ve zamanı yok.Belki bir çoğunuz bunu yeni mi öğrendin diyebilir;ama evet ben yeni öğrendim.Ayıp olan şeyin öğrenmemek olduğda ortada yani daha önce bilmiyor olmamın da bir önemi yok.Neyse gelelim sadede.

Buluş, doğada zaten var olan bir şeyi ortaya çıkartmak anlamına geliyormuş; icatsa olmayan bir şeyi mucit tarafından yapılması anlamındaymış.Öğrenmiş olduk :)


Duruşmalar-Necdet Sevinç

Son okuduğum kitaplardan birisi.Oldukça hoşuma gittiği noktaları da vardı; belki de bize yanlış öğretildiği için bazı noktalarda hassasiyet damarlarımın kabardığını fark ettiğim noktalarda.Ama nihayetinde oldukça derinlemesine bilgi sahibi olmadıktan sonra bu şekilde yaklaşmanın da iyi bir şey olmadığını düşünüyorum.

Kitapta hem Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın hem de Timur'un ayrı ayrı yargılamaları yapılıyor.Mahkeme başkanı Oğuzhan, üyeleri Alparslan Gazi ve Bilgehan, Türk Devletleri ve Türk İmparatorlukları Başsavcısı.Arka fonda mehter müziği çalıyor.Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı aynı zamanda bütün Türklerin bayrağı;altındaysa 16 Büyük Türk İmparatorluğu'nun bayrakları var.

Merzifonlu'nun yargılanması konusunda hiç bir hata yok.Tarih önünde aklanmış bir vezir-i azam.Ağzından verilen mesajlar oldukça güzel.Hakkında ki bütün iddialar tek tek çürütülmüş.

Timur'un yargılanması'da kötü değil.Lakin Osmanlı İmparatorluğu'nun ardılı olduğumuz için olsa gerek biraz ön yargılı yaklaştığım kesin.Ama onun ağzından da oldukça güzel mesajlar verilmiş.Özellikle yakıp yıktığı şehirleri neden yakıp yıktığı konusu üzerinde durulmuş.Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı Ankara Savaşı'da masaya yatırılmış.Yıldırım Bayezid'e yaptığı iddia edilen zulümler çürütülmüş.

Kısacası her Türk gencinin okuması gereken kitaplardan birisi.Aslında bize küçük gösterilenlerin ne kadar büyük olduklarını ortaya koyan bir kitap.Herkese tavsiye ederim.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Piyemonte Krallığı

Bu gecenin konusu da Piyemonte Krallığı.Her ne kadar ben Piyomonte diye biliyor olsamda adı Piyemonte'ymiş.Ne zaman ve nasıl not aldığıma dair hiç bir bilgi kalmamış aklımda; ama araştırmak için not aldığım ortada.Bende her zamanki gibi araştırdım :)

Piyemonte Krallığı ya da diğer adıyla Sardunya Krallığı.Sardunya, Sicilya, Avrupa'nın güney kesimleri ve İtalya üzerinde kurulmuş bir krallıktır.Gücü kuvveti yerindeyken Osmanlı İmpratorluğu, İngiltere, Fransa ittifakının yanında Rusya'ya karşı Kırım Savaşı'na katılmıştır.Bu sayede Fransa'yı yanına çekmiştir.Tek bşaına İtalya'daki bölgleri bir bayrak altında toplayamayacağı için Fransa'dan yardım istemiştir.Çünkü İtalya'daki bölgeleri bir bayrak altında toplamak için önce Avusturyalıları ülkeden atmak gerekiyordu.1859'da yapılan savaşta Avusturyalılar mağlup edildi.Böylece İtalyan sityasi birliğine giden yolun önünde hiç bir engel kalmadı ve 11 yıl gibi bir sürenin sonunda yani 1870 yılında İtalya siyasi birliği sağlandı.Roma'da yeni başkent ilan edildi.Böylece Piyemonte diyede bir Krallık kalmadı.

Taki 1948 yılına kadar....

1948 Anayasası sayesinde özerkliğini kazanmıştır.Başkenti Torino'dur. Yaklaşık 4,3 milyon nüfusa sahiptir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Blog Yazılarına Kolay Ulaşım-2

3-13 Ağustos 2010



Orucun Fazileti ve Merak Edilenler-1

Malumunuz olduğu üzre Ramazan atı içerisindeyiz.Bu ayın Müslümanlar için tüm yılın geriye kalan aylarından daha hayırlı ve daha önemli olduğu ortada.Nu ayda İslam'ın 5 esasından biri olan Oruç'un farz ibadet olarak yerine getirildiği aydır.Bunun yanında Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı içerisinde bin aydan daha hayırlı bir gecenin yani Kadir Gecesi'nin bulunduğu bir aydır.Bu yazımızda da BlogmaBlogcuk olarak Oruç üzerinde duracağız.

Yılın çeşitli zamanlarında da tutlabilen oruç Ramazan ayında Müslüman, akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına herhangibir engeli olmayan herkese farzdır.Bu ay maddi yönden daha çok manevi yönde terbiyenin alındığı aydır.Kişi sabretmesini, şükretmesini, açlık ve susuzluk çekenlerin hallerini bu mübarek ayda Oruç sayesinde daha iyi anlar.Ancak oruç tutmamızda ki en büyük sebep Takva'ya erişmemizi sağlamaktadır.Nitekim Bakara: 2/183–184'te:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız ve takvaya erişmeniz için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı (…)”

şeklinde dile getirilmiştir.Bunun yanında oruç insanın bedeninin zekatıdır.Nasıl ki sadaka ve zekat günahlarımızdan temizliyor, insanı yüceltiyorsa oruçta insanı günahlarından arındırır ve nefsini hakimiyet altına almasını sağlar.Böylece Allah(c.c)'ın ipine tutunmuş olur.

Kısacası oruçun faydaları:
  • Ahlakımızı güzelleştirir:
"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Alalh onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.(Buhari, Savm, 8)

  • Kötülüklerden korur:
"Ey iman edenler!Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinizede oruç farz kılındı, ta ki korunasınız."(Bakara, 183)

  • Merhamet duygularını geliştirir:
"Eğer ben tok olursam, açların halini anlayamam, yoksulları gereği gibi düşünemem."(Aliyyü'l-Kâri, Mirkâtü'l-Mefatih, C.2, s.492)

  • Sağlığı korur:
"Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz."(Keşfü'l-Hafa, C.2, s.33)

  • Nimetlerin kıymetlerini öğrenirsiniz:
"And olsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) arttırırım."(İbrahim, 7)

  • Sabırlı olmayı öğretir.

Oruç sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır.

Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır.Oruçludan beklenen budur.

Peygamber efendimiz(s.a.v) kudsi bir hadisinde "oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm." buyurmuştur.Oruç büyük bir sabır ve fedakarlık sonucu yerine getirilen bir ibadet olduğu için, karşılığıda ona göre kat kat fazlasıyla verilecektir.Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrılan, "Reyyan" kapısından cennete gireceklerini Peygamber Efendimiz(s.a.v) açıklamıştır.

Nasturi Ayaklanması

Tarih merakımdan olsa gerek blogumdaki bir kısım yazılar gibi bu yazımda bir parçayı okurken denk geldiğim "Nasturi İsyanı" sanucu ortaya çıktı.Bende araştırdım, soruşturdum, nedir bu iş dedim ve sonucunda her zamanki gibi buldum :D

Aslında gülmeme bakmayın; zira en başta Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir başkaldırı hareketi, onun yanında asıl önemini ilk olmasından alıyor.Neyin ilki?Türkiye Cumhuriyeti'nde çıkarılan hem Kürt Kökenli hem de genel isyanların ilki.

İsyan İngilizlerin, Nasturi aşiretini desteklemesiyle çıkıyor.İsyan öncesi bölgede huzursuzluklar olunca Hakkari Valisi Halil Rıfat bölgeyi teftişe gidiyor.Yolda Nasturi aşiretinin baskını sonucu esir alınıyor.Olay sırasında İl Jandarma Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey ve 3 er şehit oluyor.İsyan böylece başlıyor.

Nasturilerin zaten sicil kötü.1. Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı Devleti'ne karşı Rusların yanında şavaşmışlar.Şimdide İngilizlerin Musul'u alma planlarına  maşalık ediyorlar.

T.C, İngilizlerle savaşı dahi göze alarak 7. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Paşa -soyadı daha sonra Eğilmez olacak- 14 Ağustos 1924'te Bakanlar Kurulu kararıyla isyanı bastırmakla görevlendiriliyor.O sırada Diyarbakır'da konuşlanmış durumda olan 7. Kolordu hemen hazırlıkları yaptı, acemi erlerinin çokluğu sebebiyle asker takviyesi yapıldı.İsyan bütün bunlar olurken Çal, Dramar, Çölemerik güneyi ve Beytülşebap'a yayılmıştı.

Kaçırılan Vali Irak'taki Umadiye Hükümeti'ne götürülürken bölgedeki etkili isimlerin araya girmesi sebebiyle kurtarılmıştır.Ancak bölgenin durumu sebebiyle Nasturi Aşireti'ne karşı saldırı yapılması karar verilmiştir.Çünkü 3000'i içerde olmak üzere 7500 Nasturi süvarisi mevcuttur.11 Eylül günü silahlı mücadele başlar.Mücadeleye bölgedeki bazı aşiretlerdende destek verilir.Özellikle isyanın bastırılması için başta Simko diye tanınan Şikak Aşireti başkanı İsmail Ağa ile çeşitli Kürt aşiretleriyle irtibat kuruldu.

İsyan sırasında Irak sınırı belli olmadığı için İngiliz uçakları istedikleri noktaya kadar ilerleyerek gözlem yapmışlardır.Bir süre sonra Türk Ordusu iler aralarında çatışmalarda başlamıştır. İzmir'den de 8 uçak getirilerek ve sınıra yığınak yapılarak İngilizlerin saldırısına karşı Musul'u işgalde hedeflenmiş; ancak bu gerçekleştirlmemiştir.

İngilizler tarafından 2 gün daha dayanın bizde Türkiye'ye savaş açacağız ve başka devletlerde yardım edecek diyerek kandırdıkları Nasturilerin çıkardığı isyan kesin olarak 28 Eylül 1924'te son bulmuştur.Az sayıda sağ kalan ve esir düşmeyen Nasturiler ise İngiliz mandası altındaki Irak'a sığınmışlardır.

Bu isyandan sonra 1925 yılında Siirt, Sason ve Silvan bölgelerinde Raçkotan ve Raman İsyanı, Hakkari bölgesinde Şemdinli İsyanı, yine Siirt bölgesinde Sason İsyanı vuku bulmuştur.Bütün bunların neticesi olarakya Şeyh Sait ayaklanması ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak diğer isyanların çıkmasında etkili olmuştur.İngilizlerin Musul üzerindeki planlarının açık olarak ortaya çıkarmıştır.T.C.'nin bütünlüğünü ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur.Dış tahriklerin Düneydoğu ve Doğu'daki etkisini gözler önüne sermiştir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

Günün Kelimesi:Zeberced

Bir sarayın ya da bir kılıcın yapısında vardı sanki bu.Şimdi tam hatırlayamadım; ama ne olduğunu bilmediğim için kenara köşeye not aldığım şeylerden birisi.Haliyle araştırdım ve her zamanki gibi sonuçları blogumda paylaştım :)

Madencilikle ilgili bir terim olarak karşımıza çıkıyor.Sonunun "t" olarakta "d" olarakta yazıldığı yerler var.Ben "zeberced" diye not aldığım için başlığada öyle yazdım.Minerolojide ki adı ise "krizotil"dir.Zümrüt'e benzer; ancak onun kadar değerli değildir.Olivinin saydam, sarı veya açık renkli bir türüdür.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.



Ramazan Ayının Önemi-1


Ramazan ayının, rahmet ve bereket ayının ilk gününün içerisindeyiz.Ben bu yazıyı yazarken bulunduğum yerde iftara daha 6 saat var.Ancak Allah(c.c) -inşallah- dayanma gücü verecektir.Bende bütün ayların en hayırlısına girdiğimize göre "Nedir bu ayın önemi/fazileti?" diyerek bir araştırma yaptım.Tahmin edersinizki büyük bir bilgi elde ettim.

İşte Ramazan ayının önemi/fazileti nedir? sorusunun yanıtları:

1)Selman-ı Farisi Radiyallâhu Anh anlatıyor:

Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Şaban ayının son gününde bize okuduğu bir hutbede şöyle buyurdu: 

"Ey insanlar, büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınıza geldi.
Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır.
Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazları meşru kıldı.
Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.
Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir.
Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay mü’minlerin rızkını arttıracak aydır.
Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden azat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.
Ashab-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler: 
Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.
Bu ayda her kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse Allah onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı kılarsınız, diğer ikisinden ise hiçbir vakitte ayrı kalamazsınız.
Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, Kelime i Şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir. 
Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diğeri Cehennemden Allah’a sığınmaktır.
Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir." (et-Tergib ve’t-Terhib, 2:94-95)

2)Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
 

"Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin azgınları zincire vurularak bağlanır. Cehennemin kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları ise sonuna kadar açılır, hiçbirisi kapalı tutulmaz.
Her Müslümanın kalbinde hissettiği bir ses yükselir: 
Ey iyiliklere istekli olanlar, hayra yönelin!
Ey kötülüğe arzu duyanlar, kendinizi tutun! 
Allah’ın bu gece Cehennemden kurtardığı pek çok kimseler olacaktır. Bu hal Ramazan’ın bütün gecelerinde tekrarlanır." (Buhari, Savm: 5; Bed’ü’l-Halk: 11; Müslim, Sıyâm: 2; Nesâi, Sıyam: 5)

Bu konu hakkında ki paylaşımlarımızı Ramazan ayı boyunca devam edecek; ancak hem uzatarak sizi sıkmak hem de birden fazla konuyu bir arada vererek aklınızı karıştırmak istemedim.




Yukarıda Selam-ı Farisi(r.a) ve Ebu Hüreyre(r.a)'tan rivayet edilen her iki Hadis-i Şerif'te de Ramazan ayının önemine dikkat çekilmektedir.Bu ayın rahmet ve bağışlanma ayı olduğu belirtilmektedir.Bu ayda yapılacak olan ibadetlerin en küçüğünün başka bir ayda yapılacak olan bir farz ibadet kadar sevab kazandıracağı; bir farz ibadetin ise kat ve kat daha fazla sevapla mükafatlandırılacağı belirtilmektedir.Ayrıca bu ayda Allah(c.c) nice kullarını Cehennem'den kurtarmaktadır.Bunun içindir ki bu ayda bol bol Allah(c.c)'a ibadet edilmeli ve Allah(c.c)'tan af dilenerek tövbe edilmelidir.




3)Ebu Said el-Hudrî Radiyallâhu Anhın rivayetine göre, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki, Ramazan ayı ümmetimin ayıdır. İçlerinden hastalananlar olur, onu ziyaret ederler.

Bir Müslüman yalan söylemeden ve gıybet yapmadan oruç tutar, iftarını helal rızıkla yapar, farzları gözetip karanlıkta yatsı ve sabah namazına (camilere) giderse, yılanın derisini değiştirip çıkardığı gibi günahlarından kurtulup çıkar."(et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:442)


4)Ebu Said el-Hudri Radiyallâhu Anhtan rivayetle Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
 
“Kim Ramazan ayında oruç tutar, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınarak orucun hakkını verirse, korunması gerekenlerden de korunursa önceki günahlarından arınmış olur.” (Beyhaki, 4:304)

Ebu Said el-Hudrî(r.a)'dan rivayet edilen yukarıda ki her iki Hadis-i Şerif'te de Ramazan'ın bir bağışlanma ayı olduğuna dikkat çekilmiştir.Bu ayda bol bol ibadet edilmesi istenmiştir.




-Devam Edecek-


Hoşgeldin Ey Ramazan

Allah(c.c) şükürler olsunki bu yılda Ramazan'ı görmeyi bizlere nasip etti.Benim bulunduüum yer İzmir ili sınırları içerisinde olduğu için daha Ramazan'ın ilk dakikalarındayım; ama ülkemizin Doğu'su sanırım 2. saatine yaklaşıyor.

Yapılan her iyiliğin, ibadetin katmer katmer fazlasıyla verildiği bu ayda ve bu ayın sonunda Allah(c.c) bizleri günahlarından inşallah arınmış eylesin.Daha nice Ramazanları görmeyi bizlere nasip etsin.Oruç tutan kardeşlerimize dayanma gücü versin.Sağlık problemleri sebebiyle tutamayan kardeşlerimize bir an önce sağlık nasip eylesin.Oruç tutmayan kardeşlerimize oruç tutmayı nasip eylesin.Dualarımızı Allah(c.c) kabul eylesin.

Amin.

Vasvar Antlaşması


Vasvar Antlaşması'nın  Osmanlıca orjinal metni
Okuduğum bir kitapta adı geçiyordu.Daha önce bir kaç defa duyduğumu hatır gibiydim; ama tam olarak ne olduğunu hatırlamıyordum.Bende internet ne güne duruyor araştırayım dedim.İşte sonuç:

Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Devleti arasında 4. Mehmet dönemin de imzalanmış Osmalı lihine bir anlaşmadır.Avusturya'nn 1658'de Eflak,Boğdan ve Erdel Beylikleri'ni Osmanlı İmparatorluğu'na karlı kışkırtması sonucu bu beylikler Osmanlı Devleti'ne isyan ettiler.Bunun üzerine 1658-1664 yılları boyunca süren Osmanlı-Avusturya Savaşları başlamıştır.Dönemim Vezir-i Azam'ı Köprülü Mehmet Paşa tarafından isyanların tamamı bastırılmıştır.Ne varki 1661 yılında vefat etmiş yeni Vezir'i Azam ise oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa olmuştur.

Allah'ın, O'na Girit Fethi'ni de nasip ettiği Paşa bu savaşta da oldukça iyi işler başarmıştır.Savaşın sonlarına doğru yani 1663 yılında Uyvar Kalesi fethedilmiştir.Savaş 1 yıl daha devam etmiş.Osmanlı İmparatorluğu'nun üst üste kazandığı başarılar sonucu 1664 yılında Papa'nın Avusturya Arşidükü'ne uyarısıyla sona ermiştir.

Bu tarihten sonra Avusturya Başbakanı Duc de Sagan, Macaristan'da bulunan Osmanlı ordusunun başkomutanı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'ya bir mektupla başvurarak elçi olarak Osmanlı ordusunda bulunan Simon Reninger'in görüşmeler için murahhas atandığını bildirmiştir.10 Ağustos 1664'te Szentgotthárd ile Eisenburg arasındaki Çakani'de (Cskany) taraflar antlaşmayı imzalamışlardır.

Sadrazam tarafından onaylanan antlaşma Avusturya Arşidükü'ne yollanmıştır.Osmanlı İmparatorluğu'nun antlaşma resmileşene kadar serbest davranması maddesi sebebiyle antlaşma kısa sürede imzalanmıştır.10 maddeden oluşan Vasvar Antlaşması'nın maddeleri şöyledir:

1) Osmanlılar tarafından zapt edilen Uyvar ve Neograd kaleleriyle etrafındaki palangalar Osmanlılarda,
2) Sceckelbyd Kalesi Avusturya'da kalacaktı,
3) İki taraf askerleri de Erdel'den çekilecekti,
4) Erdel kralları, Avusturya topraklarına tecavüz etmeyecekti.
5) Yıkılan Zerinva veya Yeni Kale tekrar yapılmayacaktı,
6) İki taraf da akın ve çeteciliğe son verecekti,
7) Antlaşma yirmi yıllıktı,
8) Dostluk nişânesi olarak, İmparator, Sultana 240.000 filorin kıymetinde hediye takdim edecekti,
9) Sultan da, büyükelçiyle, İmparatora münasip bir hediye gönderecekti,
10) Önceki antlaşmaların bozulmayan esaslarına yeniden riayet edilecekti. 

Bu antlaşma sayesinde Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Devleti'ne bir kez daha üstünlüğünü kabul ettirmiştir.


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.

İnternetten Para Kazanmanın Yeni Adı: WebsiteTester -Hiçbir şey yapmanıza gerek yok-


Evet yanlış duymadınız şimdiye kadar gördüğüm en ilginç para kazandıran site.Bugüne kadar onlarca yöntem ve teknik görmeme rağmen az önce görüpte hoşuma giden sistem: WebsiteTester.

Anladığım kadarıyla sistemin amacı şu dünyada kaç bilgisayar kullanıcısı var.Her şey ücretsiz.Ücretsiz üyelik, ücretsiz giriş.Üstelik hiç bir şey yapmasanız bile para kazanıyorsunuz.Hatta sizden sonra sisteme üye olan herkesten dahi para kazanıyorsunuz.En son anket Temmuz ayında yapılmış ve sonuçlar Eylül'de açıklanacak;anladığım kadarıyla yeni ankette o zaman yayınlanacak.

Sistemden para kazanmak ikiye ayrılıyor.Şöyleki birinci yöntem "Takım Geliri" yani "My Team" sizin tarafınızdan sisteme üye yapılan kişilerden elde ettiğiniz gelir.İkinci yöntem ise "Grup Geliri" yani "My Group" buda sizden sonra siteme üye olan herkesten kazandığınız para.Ben yaklaşık 5 dakika önce üye oldum;ama şu an benden önce sisteme üye olan 200'e yakın kişiden para kazandım.Yani anlayacağınız rağbet yüksek ve ne kadar önce üye olursanız o kadar çabuk kazanmaya başlıyorsunuz.Böylece aylık 800 $ gibi bir kazanç yakalayabilirsiniz;ama anladığım kadarıyla ödeme almak için 3250 $ biriktirmeniz gerekiyor.Buda sistemin caydırıcı tarafı ama eğer haftada bir kaç saatinizi bu sisteme ayırarak sisteme üye kazandırmaya çalışırsanız sanırım bu süre 4-5 aydan çevrenizin büyüklüğüne göre 1-2 aya kadar düşecektir.Gelirinizi "Potential Income" yazan yerde görebilirsiniz.

Sisteme üye olmak için buraya tıklayarak açılan sitenin altına inip "register now"a tıklayarak çıkan formu doldurmanız yeterlidir.Ama doldururken doğru bilgiler girerseniz sizin için daha iyi olacaktır.İyi günler geçirmeniz dileğiyle...

Arkadaşlar sisteme üye olduktan sonra herkesin yapabileceği bazı basit hesaplamalar ile nerden ne kadar kazandığımızı buldum.Buna göre:

Sisteme üye olunca :250$
Sizden sonra üye olan her bir kişi için:0,005$
Sizin davetiniz sonrası üye olan her bir kişi için:5$


Ayrıca ödeme yapılamsı için gerekli olan 3250 doları biriktirebilmek için de bazı hesaplamalar yaptım.Bu hesaplamalara göre:

Sadece sizden sonraki üyelerden para kazanmak için sizden sonra 600.000 kişinin üye olması gerekiyor.
Sisteme günlük ortalama 4800 kişi kayıt oluyor.
Sadece sizden sonraki üyelerden para kazanarak belirtilen miktara yaklaşık 125 günde ulaşıyorsunuz.
Sizin davetiniz sonucu sisteme üye olan herkesin size kazancı ise sizden sonra üye olan 1000 kişinin size kazandırağı para ile aynı.Yani sisteme sizin davetiniz sonucu üye olan her 5 kişi sizin belirtilen hedefe ulaşmanızda 1 gün daha atlamanızı sağlıyor.