Günün Sözü:

Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, yanlışınız çok demektir.

İyi ki Doğdun Türkiye!

Cumhuriyetimizin 87. kuruluş yılı kutlu olsun.İyi ki doğdun Türkiye!


Yeniden Merhaba


Sevgili arkadaşlarım bu yıl YGS/LYS sınavlarına hazırlandığım için çok iyi bir başlangıç yapmaış olduğum Blog'umla malesef uzun bir zamandan beri ilgilenemiyorum.Malum bir kaç günlük bir tatil dönemi başladı.Bende bugünlerde blogumda bir kaç yazı paylaşmak ististiyorum.Bugün ilk paylaşacağım konuysa ince eleyip sık dokuyarak oluşturduğum fıkralar.Bu yazımızda da sizlerle beş güzel fıkra paylaşamak istedim.Umarım beğenirsiniz. Keyifle okumanız dileğiyle....

1)Bir gün tavşan ormanda koşu yapıyormuş. Yolda esrar içen zürafaya rastlamış.
-Zürafa kardeş bırak böyle şeyleri gel koşup sağlıklı yaşayalım demiş
ve koşmaya başlamışlar. İleride kokain çeken file rastlamışlar.
-Fil kardeş bırak böyle zararlı şeyleri gel koşalım sağlıklı kalalım demişler,
...başlamışlar 3’ü koşmaya. Az ileride eroin vuran aslana rastlamışlar,
tavşan: -aslan kardeş bırak böyle zararlı şeyleri gel koşalım demiş.
Aslan gerinmiş tavşana bir yumruk patlatmış.
Zürafa sormuş: -aslan kardeş niye vurdun tavşana?
Aslan cevap vermiş: -bu manyak ne zaman extasy içse bütün ormanı peşine takıp koşturuyor  :D

2) Bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyor, bir yandan da pişpirik çeviriyorlarmış. İçlerinden biri (Mustafa Abi) televizyonda Ecevit'i görür ve :

" Ulan, Başbakan oldu yüzümüze bakmıyor. Eskiden böylemiydi be! Etrafımda dolanırdı! Hey be, zaman ne çabuk geçiyor..." der.

Kahvedekiler merakla sorarlar:

" Mustafa Abi? Sen nereden tanıyorsun Başbakanı yahu?"

Mustafa Abi istifini bozmadan cevap verir:

" Ulan üniversite yıllarında abilik ettim ona! Az ekmeğimi yemedi!! Gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana! "

Kahvedeki ahali inanmamış tabii ki. Mustafa Abi'de inandırmak için;

" Gelin ulan! Meclisin önüne gidiyoruz. Çıkışta yakalayacağız Ecevit'i. O zaman anlarsınız yalan mı, değil mi?"

Hep birlikte T.B.M.M.'nin önüne giderler ve çıkışta Ecevit'i yakalarlar. Ecevit hemen Mustafa Abi'nin elini öpmeye kalkışır ve ;

" Abim, Mustafa Abim; kusura bakma Başbakanlık bir dakika boş bırakılmıyor ki! Kusuruma bakma abi. "

Mustafa Abi kahve ahalisine şöyle bir bakar ve ahalinin acayip şekilde etkilendiğini görür.

Başka bir gün gene kahvede ahali ile televizyon seyreden Mustafa Abi televizyonda Süleyman Demirel'i görür;

" Bu da öyle. Cumhurbaşkanı olunca kendisini bir şey zannetti. Hayırsız çıktı bu da!!"

" Hadi canım. Ecevit'i belki şans eseri tanıyorsun ama buna inanmıyoruz!!"

Mustafa Abi hemen ahaliyi toplar ve Çankaya'ya gider. Mustafa Abi'yi gören Demirel hemen Ecevit gibi Mustafa Abi'nin ellerine sarılır ve öpmeye kalkışır. Mustafa Abi buna izin vermez tabi. Demirel ekler;

" Abi Vallahi billahi kusura bakma. Uzun yıllardır göremiyordum seni. Tam da seni ziyarete gelecektim. " der.

Mustafa Abi tekrar ahaliye dönerek bir bakış atar ki artık ahalinin gözünde peygamber kadar yükselmiştir.

Yine bir gün kahvede televizyon izlerken bu sefer televizyona Clinton çıkar. Mustafa Abi söze başlar;

" Ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri? Tabi zengin oldun, Amerika'nın da başına geçince unuttun bizi. Hayırsız herif!"

Ahali bu kadarının da fazla olduğunu söyler ve diğerlerinin belki bir şans eseri olabileceğine ama Clinton'ı tanımasının imkânsız olduğuna imece usulü karar verirler.

Mustafa Abi'nin tabii ki kafası atar ve bazı köylüleri alarak Beyaz Saray'a giderler. Kapıdaki görevliye Clinton ile görüşmek istediklerini söylerler.. Görevli de sadece bir kişinin girebileceğini söyler. Köylüler düşünürler ve sadece Mustafa Abi'nin Clinton'ı tanıdığını söyleyerek Mustafa Abi'nin gitmesini isterler.

Güvenlik Mustafa Abi'yi iyice arayarak içeri sokar. Saatler geçer ama kapıdan kimse çıkmaz. Köylüler sıkılır. Pencereden de bakma olanakları olamadığı için oradan geçen uzun boylu birine sorma kararı alırlar.

Şans eseri orada o anda Michael JORDAN geçmektedir. İngilizce bilen bir köylü Michael Jordan'a döner;

" Ya Jordan Abi. Senin boyun uzun. Camdan içeri bakıp neler oluyor, kaç kişi var bir baksana..."

Jordan camdan bakar ve cevap verir;

" Vallahi ne olduğunu bilmiyorum. İçeride 6 kişi var. Biri Mustafa Abi, diğerlerini tanımıyorum."

3) 3 adam oturmuş eşlerine aldıkları hediyelerden bahsediyorlarmış. Birincisi demiş ki, 'karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.'Diğer ikisi anlamamışlar. 'Ne aldın?' diye sormuşlar. 'Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu.' diye cevap vermiş. İkinci adam demiş ki, 'Bende geçen doğum gününde karıma 4 saniyede 0'dan 100'e çıkan bir şey almıştım.' Hemen anlamışlar tabi ki: 'Heey, yoksa Ferrari mi aldın?' Adam gülümsemiş: Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok yakıştı.'demiş. Bu sefer üçüncü adama sormuşlar: 'Peki sen ne aldın karına?' Adam demiş ki: Ben öyle bir şey aldım ki; sadece 2 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.' Adamlar şaşırmışlar: 'Atıyorsun!' demişler, 'Öyle bir araba olmaz ki!' Adam cevap vermiş: 'Araba aldığımı kim söyledi? İşte bunu aldım demiş. Ne aldığını görmek için tıklayın.

4) Tem’de bir Ferrari son sürat gidiyormuş. İleride yolun sağında bir Anadol görmüş. Yanında da yaşlı bir adamcağız çaresiz gözlerle yoldan geçenlere bakıyormuş. Ferrarici, adama acıyıp durmuş, "Amca gel seni İstanbul'a götüreyim, yarın bir tamirci getirip arabanı yaptırırsın" demiş. Yaşlı amca, "Oğlum madem bir iyilik yapıyorsun tam yap. Benim bütün mal varlığım bu. Burada bırakırsam çalarlar arabayı. Sen beni İstanbul'a kadar çekiver" demiş. Ferrari’nin şoförü de iyi bir adammış. "Okey amcacım. O zaman arabanı arkaya bağlayalım" demiş ve öylece, önde Ferrari, arkada Anadol Tem’de gitmeye başlamışlar. Ferrarici yolda giderken, "Acaba bir arabayı çekerken en fazla kaç yaparım?" diye düşünüp köklemiş gazı. 240-260-280 derken uçmuşlar yolda. Bu arada epey de bir araba sollamışlar tabi. Haliyle Anadol'daki amca kafayı yemiş. Arkada, bağırıyormuş, kornaya basıyormuş, selektör yapıyormuş. Zavallıcık korkudan gebermiş. Ertesi gün bir BMW'ci oto sanayiye, Anadol tamir eden bir dükkâna girmiş. "Usta" demiş, "Bana bir ikinci el Anadol bulacaksın ve onu 300 kilometre yapacak şekilde modifiye edeceksin!" Tamirci acayip şaşırmış tabi, "Aman beyim, sen Anadol'a istediğini yap 150'den yukarı çıkaramazsın. 151 yapsın, gel ben sana dükkânın anahtarlarını vereceğim." BMW'nin şoförü kızmış. "Sen ne diyorsun yahu" demiş. "Dün gece ben 250'yle giderken yanımdan en az 280 yapan bir Ferrari geçti. Arkasında da kıçına kadar girmiş bir Anadol vardı. Herifçioğlu kornayla, selektörle Ferrari'den yol istiyordu!

 

5) Papa makam otosuyla Roma'da dolaşmaktadır. Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler. Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar. Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker. Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.
- Amirim bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?
- Vali mi?
- Daha büyük.
- Başbakan mı?
- Hayır daha büyük.
- Amerika Başkanı mı?
- Hayır daha büyük.
- Daha büyük kim var oğlum?
- Bu adam kim bilmiyorum ama makam şoförü Papa!!!


BlogmaBlogcuk hizmetidir.Kaynak göstermeden kopyalamayınız.